10 Ağustos 2012 Cuma

Dua etmekten bıkan ABD Kökenli müsluman rapçi der ki: "Amin again man"




Ne zamandır böle sikik sikik konular da bir şeyler yazıyorum.Hani olur ya bişeyler karalarsın sonra kaydeder atarsın bir yere, deftere yazdıysan saklarsın.
Ben o işi bıraktım işte direk bloga yazıyorum. Düşününce ne garip ama, teknolojiyi farketmeden nasıl kanıksadık.Dijital günlük ne amk. Her neyse bu aralar
sevdiğimiz kardeşimiz, şahsen benim reis demekten en hoşlandığım adam Serkan reis ki güneş gibi sarışındır kendisi, gözleri aman allahım orman sanki, askere gidiyor.
Onun askere gitmesi üzerine geçen aklıma ne zamandır gelen bir şey geldi. Şeklimizin on numero olduğu gecelerden birinde gamzeli bulgar,tarz adam ömer arkadaşıma
ki kendisi bıçkın bir pendiklidir bir kısa film projezi yumurtlamıştım. Oradaki muhabbet te askerlik ile ilgiliydi ve nicedir o muhabbet aklımda dönüp duruyor.
Askerlik ya sandığımız gibi bir şey değilse?
Düşünsenize de askerlik aslında erkek ırkının kadın ırkına söylediği en büyük yalansa.
Ya tüm erkekler sözbirliği etmişesine aynı yalanı söylüyorsa, ve aslında allah cennet kıyamet her şey oyunsa, bu büyük oyunun inanılmaz dekorların tek sebebi kadınların
bilmemesi gereken bir sırrı saklamaksa. Askerlik ya kadınların bildiği gibi bir şey değilse?
Daha kötüsü askere gitmemiş erkekler bile bu sırrı bilmeyecek...
Askeriye denen şey meğerse içeride karıların havuzların alkol ve uyuşturucuların dolu olduğu Büyük Seyduna'nın cenneti gibi bir yerse.
Erkek askere gidene kadar askerden korkar gidince ne görsün her yer şahane karılar sınırsız alkol ve sex partileri ile dolymuş. Akeriye  dejenarasyonun başkenti gibi bir yermiş meğerse.Erkekler kadınlardan izole böyle bir ortam yaratmak için askerlik yalanını söylüyor ve binlerce yıldır milyonlarca kişiyi sırf bu uğurda öldürmekten geri durmuyorsa.
İnsan canı ölen çocuklar yanan evler bu büyük planın bir parçası ise. Bu sırrı kadınlara söyleyenler dayanamayıp dillendirenler hemen öldürülüyor şehit deniyorsa.
Ben böyle olmasını umuyorum inandırıcı olsun diye de anılar anlatılarak kötü iğrenç bir ortam olduğu sürekli kadınlara söyleniyor.
Hatta psikolojik bir silah olarak bile asker muhabbeti denen bir olgu yaratılmış ve kimse anılarını dinlemek istememektedir.
Bu güne kadar hiç askerlik anısı dinlememiş bir kız bile a"yy hayatta dinleyemem çekemem" demektedir.Çünkü bu böle olduğu için değil erkeklerin sırf bunu böyle bilsin kadınlar
isteği üzerine inandırılmış bir parodi. Sebebi de soru falan sorarsa bir şey kaçırırım ağzımdan açık veriririm korkusu.
Aman allah'ım ne zekice değil mi. Planın müthişliğine bak
Böle olması ne güzel. Diğer türlü üç beş kanı bozuk para kazansın diye gencecikk çocukların birbirini öldürmesi çok acı.Bu daha büyük bir insanlık suçu değil mi?
Allah'ım nolur böye olsun.Amin.

Ps: Serkan Reiste dönsün bir an önce. O bize lazım.Amin again man.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Bu aşk böyle bitemez, bırakma terk etme beni...


Halim acz oluverir ne vakit düşün düşse aklıma
Dıgıdık dıgıdık binlerce atlı düşer ardıma

- Beni seviyormusun?
- Sana bağlı.
- Nasıl bana bağlı. Beni seviyormusun. Sen beni seviyormusun yani. Birini sevmek insanın kendisi ile alakalıdır.
- Haklısn.
- Beni seviyormusun o zaman?
- Dedim ya sana bağlı.
- Çıldırmamı istiyorsun herhalde. Haklısın deyip yine aynı şeyi söylüyor olman tekrarı sevmenden mi, yoksa idrakinin zayıflığından mı bilemedim.
- Hayır yanlış anladın beni. Yaşamam sana bağlı dedim.
- Bir yazar kelimeleri ile bir dansöz kalçaları ile oynar. Sen nesin peki kimsin sen ki duygularımla oynuyorsun.
- Nasıl duygularınla oynuyorum.Yaşamam sana bağlı diyorum. Sen illa daha afilli cümleler bekliyorsun benden.
- Asıl sen afilli cümleler kurup bir imaj yaratma çabasındasın.
- İnsanların nasıl olduklarına da siz karar veriyosunuz demi bayan. Benim şu an olduğum gibi bir adam olma şansım yok, kesin başkayım ama böyle davranıyorum.
- Nasıl
- Yok bir şey. Evet seni seviyorum sorunun cevabını illa soru sorarken kullandığın kelimelerle cevaplamam gerekiyor madem. Seni seviyorum.
- Her şeyi neden bu kadar karmaşık yapıyorsun.
- Karışık bir durum yok seni seviyorum ve benim olmazsan kafanı keserim yeterince açık mı?
- Saçmalama. Ne dediğini farkındamısın
- Evet farkındayım. Seni seviyorum ve bu seni bile öldürebilecek gücü bana veriyor.
  Anlayacağın sen Dünya Savaşlar tarihindeki düşmana verilen ilk hasar, ilk savaş yarasısın.
- Ne yarası, ne diyosun.
- Madem yara diye bir şey söz konusu değil savaş kırmızısı dudaklarını nasıl açıklayacaksın.
- Ben neden açıklayayım yazar sensin.
- Ama bir Tanrı değilim,neyi neden ne kadar yapması gerektiğini bilen odur.
- Çok dini bütünüz yani.
- Dini bütün değilim dini büsbütün saçma görenlerdenim. Yine de senin 4 kitap dışında bir izahın olamaz diyorum.
- Kelimeleri eğip bükünce James Dean oluverdiğini sanıyosun demi. Sen kelimelerle oynayan bir yazar bozmasısın.
  Sahi kitaplarını o şeylere kitap diyodun dimi benden başka kimseye okutabildinmi.
- Kelimeler ile oynadığımı söylüyorsun ama müsvette de olsa bir yazar, Murat Menteş'in dediği gibi " nimetle oyun oynanmayacağını bilir.
  Şu kitapları okutabildim mi konusuna gelince, ben onları sana yazmıştım sana okuttum.
  Bir gün insanlara bir şeyler söylediğim kitap yazarsam da sana okutmam, onlara okuturum.
- Neyse daha çok çirkinleşmeyelim. Olmuyor yapamıyoruz işte ayrılmamız lazım. Daha kötüye daha pise daha çirkine gitmeden heşey.
- Sen varsan konunun içinde çirkinleşmesi imkansız. Hiç çirkinleşmediği içinde bitmesine gerek yok bence sevgilim.
- Ne diyosunbok kafalı. Sikik sikik deli gibi konuşma o kadar laf ettim hala sevgilim falan .Nasıl sevgi lan bu.
- Senin dediğin gibi işte... Birisini sevmek insanın kendisi ile alakalıdır ve beni yaşama sen bağlıyorsun.

Bir daha hiç sevişmediler.
Birbirleri ile...

7 Ağustos 2012 Salı

Ateş beni çağırıyooor



                Sevgilim,
                Sevgilim diyorum ama inan bu kelime seni korkutsun istemem. Sen kibrit kutusu gibi ağzın ve gazoz kapağı gibi kocaman gözlerinle o kadar güzelsin ki sevgilim olmasanda sevgilim demeliyim sana. Mesela biz sevgilim, özgür olmak için istasyonda duran son trene binmesi gereken biz… Bekliyoruz istasyonlarda ama trenelere binecek cesaretimiz yok. Yolculuklardan korkan ve geride bıraktıklarına üzülen birisi nasıl iyi bir seyyah olabilirki. Özgür bir insan ve iyi bir aşık olmanın temel kuralı seyyah olmaktır halbuki. Yolculuk illa ki bir yerden bir yere değil bazende birisinden başka birisine gitmektir. Geride bıraktıklarına üzülen iyi bir seyyah olamaz sonuçta kan görünce bayılan birisinin seri katil olamayacağı gibi, olayın doğasına tamamen aykırı. Nasıl ki Allah insana hem irade verip hemde yasaklar koyuyorsa, Aynı Allah’ın hem seni yaratıp hemde bu öpülmez demesi kendi içinde nasıl da saçma ve çelişkilerle dolu, sadece biraz düşün.  Geride bıraktıklarına üzülmeyi bırak bir an önce. Gel binelim şu trene. Unutmuşuz aşık olmayı diye hayıflanma, işte asıl o zaman ölürüz. Dökülen yerlerden çıkmayan saçlar, yanan yerde çiçek bitmemesi gibi… Ne zamandır olmayan şeyleri beraber büyütme çabamız aslında ne kadar da kutsal bir şey, farkındamısın. Küçümseme sakın kendini emin ol sen herkesten güzelsin ve biz Leyla ile Mecnun’dan daha büyüğüz. Komik geliyo sana biliyorum. Leyla ile Mecnun’mu aşk mı deyip gülüyorsundur hatta. Ama ben bizi büyütmüyorum sadece siz aşkı büyütüyosunuz. Filmlerle, masallarla kitaplarla kandırdılar bizi çünkü. Oysa aşk ve cinsellik kadar olağan ama kutsal hiçbir şey olamaz dünyada. Allah dahil!
                
                    Sevgilim; benim bir sırrım var, artık bizim olsun istiyorum. Çok uzun zamandır içimde tek başıma tuttuğum bir sır bu;  gel paylaşalım.  Ece Ayhan aşk örgütlenmektir demiş ne şahane. Aşk biraz da özgürleşmektir ama. Ne yazık ki biz, dünya, sen ve ben tam tersi diye öğrenmişiz. Biz kendimizi özgür hissettiğimiz insanın tutsağı olmayı aşk bilmişiz. Oysa dünya daha güzel bundan, daha mucizevi. Özgürleşme çabası kadar kutsal ne olabilir ki şu sonsuz yuvarlakta. İnsan düşünen bir hayvandır masalını bir kenara koyalım artık. İnsan özgür olma ideasını yaşadıkça içinde özgürleşmez eyleme geçtiği zaman özgürleşir. Özgürlük,istediğini yapabilme hissi, uçmak gibi… İçindeki huzur terazisinin bir tarafına özgürlüğü koyduktan sonra diğer tarafa ne koyarsan koy bu taraf hep ağır basacaktır. Ve sonra aşk. Ben sana aşığım sevgilim, gerçekten. Aşk bundan biraz daha fazlası olamaz, inanmam buna. Alışkanlık sevmek falan değil kastım aşk. Hani hafif kemik çıkmış ayakları kalbine bastırma isteği. Hafifiçe içe bakan dizkapaklarına pudra şekeri dökmek… Gülünce dudağının kenarındaki boşluktan ateşe başlayan silahlar, ağzını açınca masaya dökülen her kelime ve dişlerin… Her gün yeniden aşık olabilmek ne güzel bir düşünsene.
                
                Sevgilim,
                Halet-i ruhiyem bu günlerde bir gün fırtınaya tutulmuş tekne gibi alabora, bir gün süt liman. İçimdeki vicdan azabının boyutunu anlatabileceğim en şiddetli kelime, cehennemi kibrit ateşi ile tasviretmek gibi yetersiz kalıyor. Senin de öyle biliyorum. Ama şunu da biliyorum ki verilen kararların sonunda çekilen acı verilmeyen kararların yaşattığı pişmanlık kadar yer etmez zihinlerde. Ege’nin dağları denize dik uzanır senin saçların gökyüzüne paralel… İklim kelimesinin sözlük anlamı ne bilmiyorum ama tenindeki ılıklık her türlü bitki örtüsü için bulunmaz nimet. Sevgilim, hep dediğim gibi ben tüm kötü şeylere karşı senin kasıklarında mevzi alırım.

                Sevgilim, sana bir kent vaat ediyorum. Daha fazlasını vermeyi bende çok isterdim ama ne yaparsın şartlar ve hayat. Sana bir kent vereceğim, kasıklarını rahatça açabileceğin bir kent. Bulutlardan kültablaları yaparım sana, güllerden yastıklar yaparım. Musluklardan ananas suları akan bir kent, özgür olacağın bir yer. Kapısız penceresiz bir kent. Kuşların havada uçarken birbirine çarptığı bir kent. Herşeyin baştan sonra tam ters olduğu bir kent. Sonuçta bir kenti kent yapan içindekiler değilmidir. Eminim sen her kara parçası için bayrak kadar kutsalsındır. Tek başına öyle kalabalıksın ki anlatamam. Denize uzatırsın ayaklarını, kayalıklara oturmuşsundur. Her yer ay, her yer yıldız… Gökyüzünden düşen her ay ışığı ilk önce tenine düşer, denizden önce tenine… Sana bir kent vereceğim ucuna bir sır sıkıştırdığım. Aragon’un dediği bir sır;

“Sana bir sır vereyim zaman sensin…”
                

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Kurşun saplanmadan canına kaç oksijen molekülü öldürüyor, hiç düşündün mü?


Bazı kadınların boyunları vardır,
Gizli gizli öpülür boyunları
Gelişleri vardır onların, saçlarını savuruşları
Bir martı sesi gibi gelirler,
Bazı kadınlar vardır tarçın çubuğu gibi parmakları
Ayakları vardır arada ayaklarına dokunulur
Memeleri vardır nasıl merak edersin
Çifte kavrulmuş pötibör gibi gevrek memeler,
Koltuk altlarından taşıp dökülür masalara
Dudakları vardır kadınların tellerle çevrili
Dudaklarının bahsi geçer masallarda
Beyaz bir çizgi böler bacaklarının ortasını
Bacaklarına sarılıp uyunur,
Bacakları ki bir kötürümü bile yürütür
Bir sarılma ile teslim olmam sana,saçmalıyorusun
Çünkü bazı kurşunlar öldürmez; sadece süründürür.


Bazı kadınların ağzının içi ne güzeldir,
Burnunun kenarı belinin gamzesi
Bazı kadınları dizkapakları mesela, hacı bekir lokumu
Dişleri sonra koca koca dişleri
Yenilir dişleri, ağzı yenir öyle güzeller
Kafaları güzel olur sonra kadınların
Hareketleri yavaşlar, gözleri jilet gibi olur
Bir çizgi gözleri sanki
Ağızları kulaklarına kadar yırtlılr, öyle bir coşku
varlıklarına bir alışırsın yeri kolay dolmaz
Bazı kadınlar vardır güzel kadınlar
Bazı kadınların sağı-solu belli olmaz

Bir masaya oturuldu,
Rakı söylendi gerisi kafi
Artık şehirler dünyaya sığmıyordu ne de olsa, her yanımız gökdelen
Sakalı olmayan herkes kafir.
Tanrının her akşam ışığı kapatma nedeni belki de
İnsalar günde 12 saat güzeldir
Bir kadeh daha istermisiniz diye sormayın bana
O sadece benle rakı arasında,bize özeldir.
Peki sen kadın sen konuş biraz da
O peynir tabağı gibi beyaz dişlerin ile, ağzınla konuş.
Rakıdan daha lıkır lıkır sesinle söyle bir şeyler
Allah de inanayım,Cumhuriyet de gururlanayım,
Ekmek deme yeter ki.Dayanamam
Omuzunla daireler çizerek konuş ama, memelerini sallayarak
İsterik isterik gül gözlerin gözlerimin en dibinde
Sar bir sigara bacaklarında içelim,
Konuş senin hiç mi suçun yok,
Masalara taşan memelerinin, dudaklarının
Saçlarının omuzları dökülenlerini kastediyorum
Sonra sesin.Hiç mi suçu yok bunların.

Tanrı ile ne var aranızda bari onu de.
Neden sana geçilen bu imtiyaz
Rakı azaldıkça daha beyaz şeylere ihtiyaç duyuyo insan
Allah'ım bu nasıl bir imtihan.
"Seninle gözgöze gelmek sevgilim
Her şair için en etkili intihar"

2 Ağustos 2012 Perşembe

Etekli kızlar doluşmuş dershane kantinine...


Gel yeni bir amaç şekillendirelim seninle. Kendimize!
Yeni bir gerçek bulalım henüz hiç bir kitapta bahsi geçmeyen
Gizli gizli gül gözlerime sen benim
Sen gül geç ben kalayım orda.
Eteklerini savura savra gel sonra,
Fırfır gel, köşeden köşeden kimse görmesin
Kadıköydeki kafelerde dayanamayıp ayaklarına dokunayım
Ayakların ki olmaları bile güzelleştirir Kadıköy'ü
Sen sonra baka kal bir şeylere
Mutlu olman için çok bir şeye ihtiyaç duymaman büyülesin beni
Mesela mutluluktan yırtılsın ağzın.
Kaybol Dalivari film afişlerinde...
(Dalivari kelimesine bir göz sakladım, sana kırpılan)


Kadıköy'de ki tüm sokaklar denize dökülür. Ben sana evrilirim
Bir şiir yarım kalır, her film güzel
bir fotoğraf siyah beyaz
Bina olsam böyle kocaman, deprem falan bekleyemem.
Olduğum yerden sana devrilirim.

Allah ile çok iyi değildir aram,
Mesela cebimde hiç yok param.
Hatta Allah ile çok kötü aram.
Ben ayağa kalkmaya çalıştıkça eksik olmaz yaram.

Gel bir yanlışı paylaşalım ikimiz.
Bir yanlış paylaşılıyorsa eğer yanlış olduğu da şüphelidir
Hem senin etrafı kalemle çevrilmiş gibi nizami dudakların var
Önemli bir şey söyleyecekmiş gibi büzülen dudakların...
Bu ayrıntı aklayabilir tüm hataları
Sonra memelerin var göz alabilmek ne mümkün.
Omuzların sonra,
Saçların dökülür omuzlarına.Omuzların hep varlar.
Sevişmek için daha önemli nasıl bir bahanem olabilir ki
İnsanız mesela
Ve sen çok güzelsin.

Ben yeter dedikçe hayatın tekrarlaması kendini
Oldum dedikçe ben
Defalarca daha olacaksın demesi..
Benim noktasını çok önce koyduğum cümleyi senin devralman
Sonra tekrar gözlerin
Her çağın şairini kıskandıran bir güzel. Sensin o
Sheaskpere tanımadığına pişman seni
Cemal Süreyya'nın da yazdıkları şiir mi
"Kimse boynunu benim kadar iyi değerlendiremez"
Ve dünyadaki tüm kediler birleşip adını miyavlıyor
"Keşke yalnız bunun için sevseydim seni..."

İkimiz berbarken ne kadar kalablığız aslında
Başka kimseye ihtiyaç duymadan kalabalıklaşabilmek.
Ne şanslıyız aslında!
Ah nasıl sana doğru meyili bu kalp
Ya bu eller, sigara tutan ince uzun parmaklar
Ya bu gülüş kırılan bir vazo gibi tiz
Ya o dudaklar
Benim çayda fazla kalmış pötibör gibi dağılışım
Ve ağzım kutsal gibi hep aynı kelimeleri tekrarlar

Tenin öyle güzel ki her çirkinliği örter
Beni öp mesela gör bak nasıl güzelleşirim
Kasıklarından dünyaya açılan bir kapı var senin. Eminim
Karınca yuvaları gibi sıkışık saçlarının dökülüşü göğsüme
Bir silahın bana dönüşü
Senin gökyüzünden bir meteor gibi yanıbaşıma düşüşün
Bir dünya dolusu insandan daha güzel gülüşün
Herşey Darwin'i reddediyor.
Sen ispatısın Allah vardır!

Sen de haklısın bir yatağa sığamayız biz
Sen ile ben sığsak memelerin sığmaz
Memelerin sığsa bile kalçaların asla
Herşeyimiz sığsa dahi umutlarımza dar
Çünkü biliyorum aslında seninde içinde benim gibi
Dünyayı kaosa sürükleyecek şeytani planların var.