10 Ocak 2012 Salı

33 kurşun 35 ölü




Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız.
Bilmezlikten değil,
Fukaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep Suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki


                     Ahmed ARİF


                               
Yıl 1943...
Bir kısmı İran topraklarında bir kısmı Van’ın Özalp ilçesinde bir kısmı ise Allah bilir dünyanın hangi köşesinde yaşayan Milan aşiretinin  ve yatakçıları olduğu söylenen kişilerin, toplam 33 canın başına gelenler aslında tarihe düşülmüş bir şerhtir.
Bazı devletlerin mazilerinde yaptıkları katliamlardan utanmayan ve usanmayan haysiyetsiz, ödlek ve faşist kahramanlar vardır.”
Tarih objektif yorumlanmadığı sürece devletlerin kendi onurlu hikayelerini yazmaları için gerekli olan bir enstürmandan öteye geçemez. Vicdan bu noktada insanları ikiye ayırır işte.
Bir tarafta görüp söyleyenler,bir tarafta bilip susanlar...
Sürekli gerçekleri çarpıtıp, vicdan muhasebesi yapmadan gözlerini karartmış kinle, akıllarını dondurmuş öfke ile konuşan laflarını bilmezler aslında gerçeğin altını koyu kalemle çizmektedirler.
 Anlayan için bilen için gören için gerçekliği en belirgin hale getiren ona yalan diyen zavallılardır.
Sivil halkın asker tarafından kaza veya değil herhangi bir sebeple öldürülmüş olmalarının hesabını vermek bu vebalin bedelini ödemek yerine, biraz olsun utanmaktansa çıkıp da “onlar yıllardır ölen askerlerden özür dilediler mi” diye soran aklı noksanlardan öyle bir huylandım ki son zamanlarda,diyemem. Olayı PKK haklı veya haksız boyutundan tamamen bağımsız insani bir refleksle irdelemekten yoksun olan bu zat-ı odunlara tek söylemek istediğim şey, neyse söylemeyeyim. Eğer PKK denen terör örgütü masumları öldürmüşse sen de git teröristleri öldür anlarım. Ama çoluk çocuk sivil halkın canını almak neyin misillemesidir. Ölen sivil halktan özür dilemek yerine onlar diledi mi ki demek neyin muhakemesidir. Bu Galatasaray’lı bir oyuncunun yaptığı faul sonrası işgüzar hakemin Galatasaray’lı oyuncuya dokunmayıp da Galatasaray tribünlerini boşaltması kadar saçma ve irdelenmesi gereken bir husustur. Bu düpedüz zırvadır. İnsana yakışmaz bu, hele de bu topraklarda yaşayan bir halka hiç yakışmaz. Anadolunun ortasında Ma Ana’nın kucağında mezoptomya da, Yunus Emre’lerin Ahmed Arif’lerin HacıBektaş’ların yaşadığı topraklarda var olan halklara yakışmaz bu öfke. “Enel Hak”’tan “ohh iyi oldu”ya nasıl geldik anlamıyorum. Anlayamıyorum.
Faşizan bir şekilde ülkelerini seven bu insanlar, saplantılı bir şekilde aşık oldukları kadınları öldüren zavallılardan daha onurlu değillerdir. Bazı insanlar ki bunlar zihinsel gelişimini ve ilk insandan günümüze kadar uzayan mental evrimlerini tamamlayamadıkları için sevmenin de ne demek olduğundan bi haberler. Sevdiği insanı “beni aldatıyor mu acaba ayrılacakmı benden yoksa” diye düşünüp öldüren insan ne ise milliyetçilik ile aklını bulandırmış vatan için ölürüm öldürürüm diyen insan da aynı odur. Olması gerekenden fazlası konu ne olursa olsun zarar verir. Hele ki konu ülke sevmek ise..             
Bu toprakları sevmek ise konu üç beş çakalın tekeline alamayacakları kadar büyük ve kudretli bir histir o.
Bu topraklar daha onurlu daha şerefli sevgilileri hak ediyordur, bundan eminim.
Yazının girişinde alıntı yaptığım şiir; bilen bilir belki Ahmed Arif’in 33 Kurşun’undan alıntıdır. 1943 yılında Van’da kurşuna dizilerek öldürülen 33 kişi için yakılmış bir ağıttır. Aslında içlerinden biri taşların arkasına saklanıp kurtulmuştur. Olay ise kısaca özetlemek gerekirse şöyle gerçekleşmiştir.
Asker  ile İran sınırında yaşayan aileler arasında ilk tohumu kimin attığı bilinmeyen düşmanlık had safhada seyrederken  bir gün Türk askeri karşı tarafa geçip Mehmedi Mısto’nun hayvanlarını sınırın bu yakasına kaçırmıştır. Bunun üzerine Mehmed Mısto’da dönemin Van Özalp Kaymakamına bir mektup yazmıştır.
“Gasbedilen hayvanlarımı bana iyilikle geri veriniz. Ben sizin dostunuzum. Ricamı kabul etmezseniz, ben hayvanlarımı sizin benden aldığınız usulle geri alabilirim. Fakat bu takdirde Türk hükümetinin haysiyeti rencide olur buna sebebiyet vermeyiniz.”
Tabi ki olumsuz cevap alınan bu mektubun üzerine Mehmed Mısto’da sınırın bu yakasına geçip aynı usulle alır hayvanlarını gerisin geriye. Bu olay hoş karşılanmamıştır tabi, hemen aralarında Mehmed Mısto’nun da bulunduğu Milan aşiretinden toplam 40 kişi gözaltına alınır. Ve lakin Van Cumhuriyet savcılığı çoğunu serbest bırakır. Bu olay üzerine o zaman Orgeneral olan  Mustafa Muğlalı Van’a gelip hepsinin tutuklamasını emreder. Serbest bırakılan insanlar geri tutuklanır. Çünkü bölge de türk imajını zedelemişlerdir. Ve Van’dan ayrılmadan önce Muğlalı bir mektup bırakır geride. İki emir vardır. Bir bu tutuklulardan geri kalan kişiler ile ilgili bilgi alınması (iran sınırında yaşayıpdevlet ile husumeti olan aşiretler) ve gerekli görülmesi durumunda bu tutuklulara karşı silah kullanılmasıdır.Tabi herkesin bildiği gibi bir silah ortaya çıktı mı kesin ateş alır. Bu 33 kişi kurşunlanır biri dışında hepsi ölür. Tarihe 33 kurşun diye geçen olay kaba taslak böyledir.
Sonra bu Muğlalı denen sözümona büyük komutanın adı Van’da katliamın gerçekleştiği yerde ki Kışla’ya verilmiştir. Nasıl ki Dersim’i bombalayanın adını İstanbul’da ki havaalanına vermiştir bu devlet, Muğlalı’nın da adı kışlaya verilmiştir işte.
Çünkü başımızdakiler halkı dövdükleri sopayı kaldırmak yerine ortada bırakır ki gören korksunda yaramazlık yapmasındır.
 Hem bahsi geçen Mustafa Muğlalı yaptığı bu faşist katliamdan ötürü Türk mahkemelerince suçlu bulunmuş ve hatta hapiste mahkum iken ölmüştür.
Ahmed Arif’in yazdığı şiir aklıma geldi sevgilimden 35 kişinin öldüğü haberini duyunca iki gün önce.Devlet çoluk çocuk demeden sözüm ona yanlış istihbarat ile bomba yağdırmıştı kendi halkının üstüne. Kaçakçılık yapan kaçakçılıktan kasıtları da bir paket sigara bilemedin iki hayvan olan genci yaşlısı herkesin üstüne yıılardır biriken kinini kusmuştur devlet. Eskiden nasıl olmuş ise şimdide öyle olmuştur. Bunun ne AKP ile ne CHP ile ne de bir başka parti ile alakası vardır. Bu devletin yazılı olmayan resmi ideolojisinden kaynaklanmaktadır. Bizim devletimiz farklılıkları sevmez, hakkını arayandan hiç haz etmez.
Benim kişisel paranoyam veya vatan sevgisizliğim deyin, ya da ne isterseniz deyin ama kişisel olarak beni son derece üzen ve rahatsız eden bir hadiseydi bu geçen hafta yaşananlar. Sizin nasıl yüreğinizi sızlatmadığına şaşırırken ben bir de sevinenler gördüm. Ayıp ulan kalıbınıza tüküreyim sizin. Ölünün Kürdü Ermenisi Türkü mü olurmuş. Hrant Dink öldüğünde oh diyen ile 2 Temmuz da Sivas ‘da yanan canlara ama hakettiler diyenler bu günde sevinenlerdir işte. Tarih böle insanları her zaman aşşağılık bir şekilde hatırlayacaktır.
Tarihten ayrı ben ise hepsine it olarak bakmaktayım. Ucuna çengel asılmış gibi duran o bıyıklarınızdan tiksindiğim kadar bir şeyden tiksinmedim şu hayatta. Oysa biz bu topraklarda doğarak ne kadar şanslı olduğumuzu bir farkına varsak... Klişe falan bilmem ben tek bildiğim türk kürt ermeni birlikte kol kola dünyanın en renkli en güçlü toplumunu yaratacak gücümüz varken nelerle boğuşuyoruz.
Sizi bilmem ama ben ölen her candan sonra çok üzülüyorum.
Ah Muhsin Ünlü der ki;
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
                senegalliler dahil değil
Ben de diyorum ki;
Hiç bir halk zulmü haketmez
Kürtler dahil...



3 Ocak 2012 Salı

Hayat bazen bir erkeğin elinden karizmatik olması için gerekli tüm esntürmanları alır.

Mor bir otobüs yanaşırsa perona
bil ki bu ben artık giderimdir
Mor otobüs olmaz ki bu hiç gitmeyeceksindir deme
bu zor da olsa bir gün giderimdir.

Bir annenin memesinden kopup gelen her erkek,
bir gün elbet hayata başka bir kadının memesinden tekrar tutunacaktır
Modernite aslında eskiye değil yarına tehdittir
Ve realite…
Biliyorsun si…in şiirini işte
aşka fevkalade manidir”
Ben hayatta en çok senin memelerini sevdim ve lakin.
Tüm peygamberler ve eski çağların tanrıları şahittir.
Tam olarak hatırlamıyorum ama bir Finlandiya atasözü şöyle der:
-Anneler de meleklere dahildir-
Bir leoparın dişlerinin arasında kalmıştır emek, emek ki bir antilobu andırır.
Ama emeğin insan formu için manası terdir
O yüzden kutsaldır kasıkların
Kasıkların vücudundaki en terli yerdir.

Bir mermi seyirir sol gözümde
Sol gözüm bir savaş çığırtkanıdır. Ne yapsam fanidir
Manüpüle edilir her aşık.
Devrik bir ülkenin bayrağı gibi yere düşer gölgen.
Ne zarif, nasıl bir hınç, bu hicap bana fazla
Sevgilim senin üstünden meşrulaşacak her yeni bulunan kara parçası
beni öpersen alırım dünyayı karşıma ben o gazla
Ve bu sebeple seni sevmek. Ve ah sevişmek seninle
siyanür ile abdest almaya benzer
Şekil itibari ile doğru pratikte can alıcıdır.
Bilmezsin sen ama, bilme de
Çoğu şey can acıtır

Bir çıkar altı milyardan kalan ne ise, hepsinden güzelsindir.
Düzen bozulmaya görsün, sinirden küsersindir.
Sırf bu sebep ile, Bileklerine jiletle bir kelebek çizersindir.
Ne şanssızsın ki jilet çok keskin.
Kirpiklerin dudaklarımda yavru bir kuş gibi çırpınırdır.
bir padişah tüm kullarına kızardır.
tenindeki tüm oksijeni bir ustura ile sıyırıp
Ah ! sevgilim sen gülmedikçe halifelik hala
Araplardadır.

Üç tane erkek bir araya geldi mi istediği devleti yıkıp
istediği kadınla yatıp
istediği takımı şampiyon yapabilir.
Ama bir kadın birbirine düşürür dünyanın efendilerini
Hayat basit bir matematiktir.
Kırmızı ruja yatırdığı dudakları ile şıllık şıllık güler. “Hah !Dünyan efendileri mi?”
Bir kadın tüm erkeklere bedeldir.


Bir gün kavga edersem iki adım ardımda dur.
ben düşersem olurda
lütfen sen vur.