18 Temmuz 2013 Perşembe

Mersin... Güle güle again...


Mersin'de devrim güneşli bir günde olacak
Motorlara binip zafer işaretleri yapacağız.
Güzel kızları öpeceğiz sonra.
Durmadan
Dudaklarına güneş sürmüş
Akdenizin beyaz kızlarını
Öpmezsek yorgun düşeceğiz
Denize karışan dere kenarındaki kamışlardan
uçurtmalar yapacağız
Biz senle bir ucurtma bile uçuramadan...
Pembe bir ucurtma...
Ama bu sefer ucuracağız.

Tüm halklar öpüsecek bunu bekledik
Barış için yatılan tüm rüyalar
Bekledik ki öpüşürüz kimselere ilişmeden
Kalabalıklarda
Dudaklarında kalmış medeniyet tozu
Derimizin üzeri balçık gibi bir parmak modern zaman sancsı...
Öpüşünce geçer sandık
Sandık mor dudaklara can gelir
Dilin üç gün suda kalmış gibi tatlı
Dilin ağzımın içinde,
Dilime can verir.

Bilmiyorum aşk ne demek senin için
Ben her yanına iliştiğimde
Allah vermesin ölürdüm.
Böle teninde eriyişi tenimin, terinin tuzu sonra
Beyaz halin, dokunsam her yerinden huylanan sen
Mersin gibi kokarken
Ve o sevmediğin ayakların...
Şimdi bir özlemek ki hangi çocuga fısıldasam
Neşesi kaçar.
 

16 Temmuz 2013 Salı

Birkan geldi.Sigara içiyoruz.

"Al sevgilim anne ol bununla"

Senin incecik bir belin var.
Beyaz bir soru işareti gibi
Biçimi kum saati, etin ayışığında dinlenmiş
Bir şarkı gibisin tüm notaları deniz gören
Sesin akdenizde demlenmiş...
Püfür püfür halinin sebebi Mersin
Dudakların tam da her kapıya uyan anahtar
İçeri bir sızışın vardı
Göğsüne sakladığın güneş oracıkta doğuyordu.
Denizler dalga dalga, jiletle çizilmiş gibi
Senin gülüşünün bir manası vardı
Böyle tüm toplam olarak biliyorduk.
Kıyamet alameti, dudak rengin kaos
Hep senin için iyi şeyler diliyorduk.

Ver eline gidelim İstanbula.
Kalksana
Taksim sivil ne güzel oldu.
Baksana!

İçimde tüm odayı pembeye boyama coşkusu
Bir erkek için büyük savaş.
Benim için bile...
Bırakıp gitmek her şeyi,
Dönüp geriye ama neden dememek?
Ama neden sevemediniz beni...
Hani olur ya sıkılmak,
Hiç bilmediğin bir yerde kaybolmak gibi
Şimdi çiziyorum üstlerini
Ayaklarına taş bağlayıp akdenize bırakıyorum
Şiir yazmaktan da vazgeçtim.
Bunları hep şekilli dursun diye yapıyorum.

Beşiktaşlı kızların gözleri daha mı güzel oluyor
Yoksa ben konu beşiktaş olunca
Hep mi aşk doluyorum.

12 Temmuz 2013 Cuma

"Dünyayı Gezi kuratacak ve bir ağacı sevmekle başlayacak her şey"

Haziranda ölmek zor...

Dünya değişiyor hep değişti hep de değişecek.
Ne mutlu ki bize bu sefer biz değiştiriyoruz.
Bir aydan fazladır,meydanlarda sokaklarda hiç tanımadığımız kardeşlerimizle...
Dışlanmanın ve eksik aidiyet duygusuna sahip olmanın ortak payadası bizim aramızdaki bağ...
Hasan Hüseyin haziranda ölmek zor derken bizi kastediyomuş...
Öldüremediğiniz gençleri, bu kadar öldürmek isteyip de öldüremedikleriniz...
Ethem öldü sanıyorsan vurulduğu yere git.
Yerin altından hiç görmediğin bir el paçana yapışırsa şaşırma ama...
Antakya'ya git de maskesiz talcidsiz direnci gör...
Öldüremediniz.
Hatta korkutamadınız bile. Ne acı bir iktidar için...
Bak Antakya nasıl ayakta, Dersim nasıl bozdu huzurunuzu, Gezi nasıl bir dert oldu gece uykularınıza...
Kadıköy'deki kalabalığı tanıyodunuz, o kalabalıklara alışkındıız ama;
Ya Antakya, ya Gezi...
Armutlu,İstiklal de ki iftar sofraları, baş eğmeyen müezzin, görüntüleri silinen faili meçhuller, palalı delikanlılarınız, kırmızı elbiseli kız masalı...
Molotof şakası, sabah baskınlarınız, polis, avukatlar, genç tabipler, güzel kızlarımız, duvar yazıları, AKM, halay, yaşasın halklerin kardeşliği...
Farkındasınız demi, bu dili tanıyorsunuz siz.
Laik Türkiye değil boyun eğme pankartları...
Ölümle dalga geçen çocuklar, sokaklar, dayanışma, bilinç ve mizah...
Bu romantiklik bu ateş bu senin deyiminle devrimcilik oyunu...
Bu sefer hesap başka haklısın. Bu sefer hesap çok eskilere dayanan bir hesap...
Bu kavga Adem ile Havva ya uzayan bir yara...
Biz halkların sevgililiğini isteyen gülmeyi seven çocuklar...
Elinde ki bira şişesini bırakıp namaz kılanlara siper olan gençler...
Bu sefer ne senin bilmem kaç maddelik anayasan, ne gitmen, ne yerine başkasının gelmesi...
Hiç biri mühim değil.
Bunlar olacak doğal sonuçlar.
Fakat biz şuna inanıyoruz.
Faşizme dünya üzerinde bir mezar gerekiyorsa bu Anadolu, bir cellat gerekiyorsa bu da Anadolu halkları olmalıdır.
Biz sevmesini sevilmesini biliyoruz size de öğretecez.
Biz özür dilmesini biliyoruz size de öğretecez.
Kendi seçimin ve iradenle gerçekleşmeyen şeyler ile gurur duyma şapşallığını tek tek anlatacaz size.
Ölenin arkasından kim olduğuna bakmadan üzülmeyi, empatiyi, ayıbı,adaleti,insafı...
Biz genciz hepsini öğretecek zamanımız varda sizin öğrenecek süreniz kaldı mı bilmiyorum.
Din Don Din Don...
Ziller senin valin, belediye başkanın, polisin...
Ziller sizin için çalıyor sayın başbakan.
Biz öldürerek değil severek değiştirecez dünyayı.

"Dünyayı Gezi kuratacak ve bir ağacı sevmekle başlayacak her şey"