12 Mart 2012 Pazartesi

Saat 21:00 oldu mu ışıkları kapatıp açardık biz?

                Yarın Sivas Katliamı sanıkları zaman aşımı denen bir uygulama sebebi ile aklanacaklar. Sakın kimse bana; "aklanmak yok sadece yasadan doğan bir açıklık ve acizli ksebebi ile serbest kalacaklar" demesin. Benim nezdimde bu, devletin ve devlete ait tüm organların el birliği etmişçesine taraf tutması ve  insan aklamasıdır. Başka hiç bir izahı olamaz.
                1997 yılında Susurluk Kazası’nın ertesinde; sürekli aydınlık için bir dakikalık karanlık eylemi adı altında bir sivil itaatsizlik program başlamıştı hatırlarsınız... Bende o yıllarda saat 21:00 dedin mi ışık kapatanlardan biriydim; daha doğrusu ışık kapatılan bir ailenin kaşık ile tencereye vuran küçük evlatlarıydım. Hayatımda ki ilk ve belki de en lezzetli mitinglerim onlardı. Evet bilmem siz nasıl yaşadınız ama biz miting gibi yaşadık bir ay boyunca.
                Saat 21:00 dedinmi ışıklar kapanıp açılır ve sitenin bahçesine inilirdi. Davulllar zurnalar… Babamlar bir köşede hararetli konuşur genç olanlar ise halay çekerlerdi. Fonda hep aynı türkü;
Omuzdan tutun beni, halaya katın beni
Düşersem bu kavgadan oy, dosta anlatın beni
                Hatta yan sitelerden gelmeye başladılar bir süre sonra.Sitemizin bahçesi artık bildiğniz örgüt karargahı gibi olmuştu. Etraftaki sitelerden gelip halay çeken gençler hareretli konuşan bıyıklı adamlar ve her boktan habersiz aşağıda olmanın özgürlüğü ile salak salak ortalıkta koşturan bir sürü çocuk… Biz. 48 Dairelik sitenin hemen hemen çoğu aynı siyasi ideolojiye mensup aile fertleri olduğu için bu toplumsal reflekse ses çıkartmıyordu kimsecikler. Gerek yok gibi görünse de şu an için, ileride anlatacağım konular ile alakalı olduğu için söylemeliyim ki, solcu aileler olmalarının yanında bir de alevi olmak gibi ortak paydaları vardı. O sebeple halay daha bir sıradan bıyık daha bir normal duruyordu üzerimizde. Hem solcu hem de alevi bir aileden geliyorsanız devrim türküleri ile halay çekmek için yeterince sebebiniz her zaman var demektir. Her ne ise; o eylemler yapılırken biz çocuklar gibi şen iken iki tane insandan iki tane açıklama gelmişti. Çok terbiyesiz ve hınç dolu açıkamalarmış bu gün daha iyi anlıyorum.
                İlk açıklama dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan denen; sözde hakkaniyet ve tarafıszlık ilkesini içselleştirmesi mesleki bir zorunluluk olan bir avukat bozuntusundan gelmişti.
                “Ortada bir şey yok iken onun bunun oyuncağı oluyor bu insanlar. Işık kapatmalarına da şaşırmamak lazım alışkın bunlar Mum söndü’ye…”
                Kelimeler tamı tamına böyle olmayabilir ama ana teması buydu konuşmanın. Ufacıktım babam küfür ediyordu çok kızmıştı. Anlamamıştım ama şu an düşününce bir dönemim adalet bakanı olan insanın saçtığı öfke ve nefret aklıma sığmıyordu. Bu konuşmayı yaparken arkasında duran dört beş çember sakallı da nasıl kahkaha atmıştı. Beyinden yoksun sadece nefret ve kin ile beslenen sözde müslüman özde hayvan bile olamayacak insanlardı bunlar. Hazımsız ve farklılıklara tahaümülü olmamalarından daha fazlasıydı bu. Faşizanlıktan da öte… Bilemiyorum ne desem onca zaman geçmiş şu an yazarken bile sinirleniyorum. Zaten Şevket Kazan denen adamın aynı zamanda Sivas Katliamı Sanıklarının avukatlığını yapmış olması bu sebepler ile hiç de şaşırtıcı gelmiyordu kulağıma.
                Bir diğer açıklama da sayın Şevket Kazan’ın da bir parçası olduğu Milli Görüş’ün en etkili isimlerinden dönemim başbakanı Erbakan’dan gelmişti. O sinir bozucu zeka yoksunu sadece alaylı ifadelerinden biri ile hem de.
                “gulu gulu dansı yapıyorlar
                İlk başta, zihnimizde  abooovvv gibi saçma cümlelerle siyasetçiden çok mizahi bir tipleme olarak yerleşmiş Erbakan için sıradan bir cümle gibi duruyor bu sözler ama  arkasından gelen cümleler durumun daha vahim olduğunu anlatıyordu bize.
                “ gulu gulu dansı zencilerin yaptığı bir danstır. Zenciler kültürsüz ve cahil bir halktır. Onların yaptığı dansı tekrar edenler de onlar gibidir”
                Al birini vur ötekine… İslamiyet’in hoşgörü dini olduğu gerçeğini kendilerine şiar edinmiş söz de ülkenin etkin ve yetkin beyinlerinin yaptıkları açklamalar aslında içlerinde yatan öfke ve hazımsızlığın ne boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyordu.  Bir insanın ne olduğunu zikrinden anlayamazsın belki ama fikri onu elbet ele verecektir. Olduğundan farklı görünmek için, güç dengelerini lehine çevirmek için olduğundan ve düşündüğünden farklı hareket edebilmek insana verilen kamuflaj yeteneklerinden biri de olsa elbet bir an gelir ve fikir insanı ele geçirir. Rahmetli Erbakan'ın Kaddafi’nin yanında azarlandıktan sonra ülkesine döndüğünde muzaffer bir komutan edası ile bıyık altından gülerek yaptığı konuşmalar, gerçeği bilmediğinden ve yahut görmediğinden değil o an için gerçekten çok gerçek olmayana ihtiyaç duymasındandır. Siyaset bir yerde tek ayak üzerinde kaç yalan söyleyebildiğinle doğru orantıldır çünkü .
                Bu düşünce yapısına sahip nsanların, ülkenin yazar çizer bir ton aydınının bulunduğu oteli tekbirler ile ateşe vermelerine şaşırmak… İşte asıl akılsızlık ve hadsizlik bu olurdu. Anadolu’da yüzyılalrdır yaşayan Anadolu Kültürü'nün oluşmasında bir sürü emeği olan onlarca kavim, onlarca halk, onlarca yol olmuştur bu güne dek. Bu topraklar Alevi’leri, Kürtleri , Ermenileri, Türkleri,Süryanileri Arapları ile bu yapısına  kavuşmuştur. Bu gün çıkıp ta sadece bir etnik kimliğin ve bir dini inanışın efendileri diğerleri yokmuş gibi davranarak günü kurtarmaya çalışsalarda aslında insanlık tarihi önünde kültür önünde nasıl aciz ve komik duruma düşmektedirler. Ah bir görebilseler kendilerini dışarıdan, ah bir anlayabilseler… Öfkeleri nefretleri ve kendi iç çekişmeleri yüzünden bu güne dek  vurdukları öğrencilerden, astıkları gençlerden ateşe verdikleri otellerden köylerden utanırlardı belki. Firik Dede’nin sakalından utanırlardı, Muhlis Akarsu’nun sazından, Hrant Dink’in kızından…
                Utanmak insani bir refleks olduğundan utanmanızı ben kendi adıma beklemiyorum. 1993 ten bu yana Sivas’ta yaşayan orada evlenen Türkiye Cumhuriyet’i sınırları içinde askerliğini yapan Sivas Katliamı sanıklarının kimliğine bakıp bir kere bile kardeşim biz devlet olarak seni arıyoruz dememişsiniz de bu gün çıkıp son bir anda vicdana gelip bu iğrenç insanlık suçunda güçlülerin değil de vicdanınızın tarafında duracak değilsiniz ya.
                 Yıl 2012 hala evleri işretleyen insanların dini inanışlarını bilmeden dalga geçen, etnik kimliklerini yok saymaya çalışan kendisinden başkasını hep eksik ve acınılası gören komplekslerine yenilmiş sen mi hakkaniyetli karar vereceksin. Hadi oradan ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder