9 Aralık 2013 Pazartesi

Biz sosyalistler biraz romantik oluruz. O yüzden inancımız tam olarak şudur. Sonunda iyiler kazanacak…


AKP ve temsil ettiği zihniyetle sorunlarım var.
Özgürlük deyip de neyin özgürlük olduğuna karar veren megolomanları sevmiyorum. 
Kendisinin insanların yaşam alanlarını belirleme konusunda  tek yetkili unsur olduğunu düşünecek kadar zafer sarhoşu olan insanları anlayamıyorum da.Halkına bu kadar tırnak içinde “gevşek” ve ciddiyetten yoksun davranan, göz göre göre yalan söyleyen ve sonrasında bir şey olmamış gibi pişkin pişkin gülen insanlar çoğaldıkça umudum azalıyor. Gencecik çocukları büyük bir kin ve nefretle katleden, halkına ve Anadolu halkını oluşturan tüm bileşenlere asilimilasyon politikası ile saldıran bir devlet yapısına tahamülüm yok. İçi boşaltılmış milli ve dini değerler üzerinden ajitasyon yapan, her geçen gün çirkin yüzünü göstermekten çekinmeyen bir egemen sınıf gerçeği tüylerimi diken diken ediyor. Cumhuriyet değerlerine saldırmak ile eleştirilen fakat gerçeğe baktığımızda cumhuriyet rejiminin yönetimi bir grup adama devreden oligarşik gerçekliğine körü körüne bağlı bu gerici ve karanlık ideolojiden nefret ediyorum. Bunlar -ki bu ayrımcı dil artık zaruri bir hal almıştır- devlet organlarını kullanarak kendilerine bir güç atfetmekte ve devlet organlarını şiddetlerinin ve intikamlarının bir enstürmanı olarak kullanmaktadırlar. Zalimdirler. Ezilen insanların duygu yoğunluğunu ve incinmişliklerini kendi zenginleşmeleri ve güçlenmeleri için bir silah olarak kullanmaktadırlar. İki yüzlüdürler.
Gezi Süreci sonrası “Beyaz Türk” diye tabir edilen insanlarda popüler deyimi ile bir Kürt Realitesi şekillenmeye başladı. “Bize bunları yapan Doğuda ki kardeşlerimize Allah bilir bunca zaman neler yapmışlardır” gibi masumane ve gayet doğal bir his kucaklaşmamıza ve anlaşmamıza sebebiyet verdi. Bu sebeple bu süreçte hayatını kaybeden kardeşlerimizi hep güzel hatırlayacağız. Onlar ki bizim yaşayarak değiştiremediğimiz düzeni dövüşerek hayatlarından vazgeçerek değiştirecek kadar güzel çocuklardı. Hepsi bizim kardeşimizdir. Anaları anamız acıları acımızdır. Biz sarılmayı ve gerçekten mutlu olmayı saf ve pürüzsüz bir eşitliği gördük. İlk defa demokrasiyi yaşadık.  Üç tane ağaç için başlayan süreç bize her geçen gün kendimizi bir kez daha hatırlattı. Ama ne yazık ki devlet olgusunun bu kadar güçlendiği ve kurumsallaştığı her toplumda olduğu gibi bu süreç hemen tasfiye edilmeye ve itibarsızlaştırılmaya başlandı. “İlk üç gün iyiydi de sonra olanlar … “ ile başlayan revizyonist dil aslında zenginliklerini kaybetmekten korkan egemen sınıfın boş lakırtılarıydı. Gerçek aşikardı. Altlarında ki halı çekilmiş bir kere tekerlerine çomak sokulmuştu. Bu zihniyetin gün be gün öfkelenmesinin pervasızlaşmasının yalanlarla halkını kandırmaya çalışmasının tek sebebi buydu. Amed’de İbo ile Şivan’a konser verdirip üzerine ordaki halkı göz göre göre kurşunlamak, sonrasında şunu diyebilmek içindi.
“Bunlar sürece zarar vermek isteyenler”
Yalan. 
Göz göre göre yalan söylemeye devam ediyor. Üslubu ve çözüm metodları zaten sorunu doğru anlayamamış olduğunun resmidir. Anadolu topraklarında Kürt Halkı özelinde tüm azınlıklara yapılan baskıcı ve zorba tutumunu değiştirmek için önce kendini eleştirmesini beklediğimiz egemen sınıf bundan uzakta bir siyaset gütmektedir. Kürt sorununu çözmek için masaya Kürt Halkı üzerinde ve kürt sosyalist mücadelesi içerisinde önemli bir güce sahip olan insanlarla daha önemlisi sorunun asıl muhatapları ile konuşmaktansa devşirme bir figür ile el sıkışmak neyin nesidir. Barzani kürt hareketi için tabi ki çok önemli ve büyük bir isimdir . Ama Türkiye Cumhuriyet’i Devleti bu kürt sorunun çözümü için neden Barzani ile bir gösteri yapmıştır. Cevap çok açık. Artık kürt sorununu bir Türkiye sorunu olmaktan çıkarmak bir bölge sorunu haline getirmek istemektedir. Böylece artık Kürt Sorunu kapitalizmin bir konusu olacaktır. Bu sebeple şu toprakların görüp görebileceği en önemli barış hareketi olabilecek bir olayı sünnet düğününe çevirip İbo ve Şivan’a şarkı söylettirmek hiç de şaşırılacak bir şey değildir. Bu insanların vizyonu budur. Şivan Perver konusuna hiç girmeyeceğim bile. Öyle bir söz söyleme hakkım olduğunu düşünmüyorum. Şivan Perver’in hiçbirzaman borcu yoktur konu Kürt sorunu ise Şivan hep alacaklıdır. Gönül başka isterdi ama dediğim gibi Şivan Perver böyle istemiş ve böyle olmuştur.
Sahneye çıkıp da Kürdistan deyişine, Şivan’ı topraklarına geri çağırışına kanmayacağız. Senin ne kadar yalancı ve çıkarcı olduğunu biliyoruz çünkü. Seni Roboski’de gördük. Rojava’da, Armutlu’da,Gazi Mahallesi’nde, Tuzluçayırda gördük. Seni son birkaç gündür Gever’de Yüksekova da görüyoruz. Seni Suriye konusunda gördük. Düşmanının kalbini yiyecek kadar şerefsiz ve haysiyetsiz insanları korurken de gördük seni. Sana karşı sesini yükselten herkese saldırırken gördük. Seni rahatsız edebilecek her soru soran kişiye” seni kimin konuşturduğunu biliyorum” diyecek kadar basit bir dille nasıl buralara kadar geldin anlamak mümkün değil. Demokratikleşme paketi adı altında ne yaptığını kendinin de anlamadığı bir dönüşüm sürecine soktuğun ülkenin halkları olarak özgürlükten anlamadığını da biliyoruz. Hrant Dink’in katledilişi sırasında da tanıdık seni. Kemal Kılıçdaroğlu için “soy sop” siyaseti yaptığında da tanımıştık zaten. Sırıta sırıta "gemicik yahu gemi değil" dediğinde de anlamıştık seni. Şimdi de sevmediğin herkesi hapislere attırmandan da anlıyoruz nasıl bir adam olduğunu. Ki sen hapse düşünceleri için atılmış bir insan olarak bu konuda daha hassas olman gerekirken herkesi tıkıyorsun cezaevlerine. İnsanları fişliyorsun. Dinletiyorsun takip ettiriyorsun. Giyimine içkisine yemesine karışıyorsun. Halkı bölüp paranoyaklaştırıyorsun. Kötü insanların hep bir sebebi olur ama sen neden böylesin Tayyip anlamıyorum.
Tek sen değil tabi muahelefeti de unutmamak lazım.
Muhalefetle ilgili sorunlarımı da senin üzerinden dökeyim masaya. Herkesi CHP’li sanmıyor musun çıldırtırsın adamı. CHP’li değiliz Tayyip Bey. Hatta şöyle diyeyim senden daha çok sorunumuz var CHP ile. Kendini solcu diye tanımlayan bu parti ile bizim kavgamız solcular olarak daha büyük. Ermenilerin, Kürtlerin ve türlü türlü tüm azınlıkların uğradığı ve uğramakta olduğu kültürel katliamların ve hatta bir adım ötesinde silahlı saldırıların mimari bir zihniyetten bahsediyoruz burada. İlk kurulduğu günden bu yana işçi ve emekçı sınıfı değersizleştirip ülkeyi bir grup patrona peşkeş çeken ve brujava sınıfının oyuncağı yapan, tüm kaynakları belirli bir sınıfın zenginleşmesi için onların hizmetine sunan militarist zihniyetle bizim derdimiz daha büyük. Senin anlayamayacağın ve hiçbir zaman da çözemeyeceğin bir hesaplaşma bizimkisi. Onların solculuk adı altında ki faşist tutumları ile ilgili büyük kaygılarımız var. Bu coğrafyaya ait sorunların hepsine bakış açılarını biliyoruz ve hiç birinde aynı şekilde düşünmüyoruz. Türbanla meclise girilmesini protesto etmelerini anlıyoruz onlara yakıştırıyoruz fakat sahiplenmiyoruz. Kürt ile Türk eşit dedirtemezsiniz sözlerini yadırgamıyoruz tam tersine zihniyetlerine cuk oturduğunu düşünüyoruz. Seküler dünya bakışı diye bir din fobisi oluşturduklarını ve bu saçma korkuları yüzünden sizin oyun alanınızı isteyerek veya istemeyerek güçlendirdiklerini de farkındayız. CHP gibi bir alternatifin varlığından duyduğunuz derin huzur gözlerinizden okunuyor haklısınız da. Askerleri rejimin bir koruyucu unsuru olarak gören kokuşmuş ideolojilerinden ve yürüttükleri tanklardan nefret ediyoruz. Biz onlardan değiliz biz onlardan çok çekenleriz. Sizden çok çekenleriz hem de. 

Uzatmamak lazım. Biz bir üçüncü yol istiyoruz. Denedik ve gördük ki oluyormuş da,. Herkesin eşit olduğu bir yapı. Saygılı,yabancılaştırmayan,dinleyen,anlayan bir his…  Sivil ve özgür bir toplum… Nasıl da sıradan şeylerin savunucusuyuz halbu ki. Para, güç şiarınızı öyle bir eğip bükmüş ki, insan olmanın bizatihi gerekliliklerini isteyen bizler marjinal oluyoruz. Eşit paylaşım demeyi marjinal görecek kadar insan olmaktan uzaklaşan sizler, insanların gözlerini boyamak için bu gün dini yarın dili öbür gün rengi üst kimlik yapma çabası ile toplumun homojen yapısını bozmaya devam edin. Kaos sizin gibi insan kanından beslenenler için hep fırsat demektir. Halkları birbirine kırdırıp elinizi avuşturun başlarında. Siz yaşam denen ekolojinin leş yiyicileri, akbabaları… Kapitalizmin o köpek dişleri etimizde dökülecek bu sefer. Biz artık zulmünüzden bıktık. Siz bir kere korkmaya başladınız. Siz gidicisiniz.
Biz sosyalistler biraz romantik oluruz. O yüzden inancımız tam olarak şudur.

Sonunda iyiler kazanacak…

* Yazıda MHP ve BDP ile ilgili bir yorum olmaması bu yapılarla sorunumuz olmaması demek değil. Başka bir zaman da onları yazarız. Ama BDP sıralarında ki akli selimlerin kendi siyaset metodlarını anlayan bizim gibi insanları kendi acıları üzerinden dışlamaları hoş değil. Ve Sırrı Sıkık denen milletvekilinin o bayana söylemiş olduğ pis ve seviyesiz laflar yüzünden özür dileyememesini de tiksinerek izledim. Acaba gerçekten sizi olduğunuzdan önemli mi görmüşüz. Barışın bir unsuru olarak bu kadar umursamaz özensiz ve kaba dilinizle derman değil dert olursunuz sadece. Sırrı Sakık özelinden bu mücadele için de olup da sadece Kürtler'in acı çektiğini sanan kişilere de seslenmek istiyorum. Dostum bu gün Tayyip'i protesto için sokağa döküldük diye yarın sana karşı sokağa çıkmayacağız demek değil bu.

Bu bir Kürt Halkı kavgası değil Anadolu Halkları kavgasıdır. Kanayan tek yaramız Kürt yarası değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder