10 Şubat 2011 Perşembe

babam ve oğlu, ben.


Telefonum çaldı bir gün. Babam arıyordu. Alo dedim. Oğlum dedi. Ne oldu dedim. Deden dedi. Ne olmuş dedim hastanede dedi. Koşa koşa gitmiştim yanına. Babam istanbul’a gelmişti dedem hastane de yatıyordu. Bilinci çok yerinde değildi, farkındaydım çok yaşlıydı. Babaannem halam amcalarım ve babam... ben,diğer torunları ve akrabalar.. Herkes bir şeyler bekler gibi kurulmuştu hastane de yatağın başına. Biraz kızgındı dedem, biraz sinirliydi bir şeylere. Hayat işte bir şeylerin sonuna geldiğini o da farkındaydı.
Ama insan 90 yaşında da olsa bir gün daha yaşayabilmek için türlü taklalar atar sanmıştım ben. Yanılmıştım oysa dedem lütfen diye bakıyordu. Birisi iki el sıksın şakaklarıma lütfen.
Ben ise oda da ki o kadar insan içinde sabit bir inatla babama bakıyordum. Gözümde kocaman bir devdi o. Bıyıklı bıyıksız olması ne mühimdi. Hep çok yakışıklıydı. Bir parçasıydım ya nasıl da gururluydum; gözleri dolu doluydu ama her an kavga çıkaracak bir liseli gibi de gergindi. Sanki hayatının yüz metresini koşacak bir atletti de silah sesini bekliyordu. Dudaklarını ısırıyordu babasına bakarken. Oysa ki diyordum çok baba oğul ilişkisi yaşamadınız, hem yaşlı da. Öyle olmuyordu ama biliyordum. Sonra ben Mersine gitmeye karar verdim. Bir hafta olmuştu dedem de iyiydi hem. En son otobüse binmeden uğradım yanlarına. Dedemi öptüm, babama sarıldım. Bende gelicem, dedeni eve alalım da dedi. Tamam dedim. Mersine doğru yola çıktım. Sabah oldu varmıştım. İndim otobüsten ahh mersin ne kadar da sıcaktı. Eve gittim çabucak annem açtı kapıyı. Bir sarıldı bana başım döndü. Anne olmak ne saçma bir şey dedim içimden, birini bu kadar sevmek ne sıkıcı. Daha ayakkabılarımı bile çıkarmamıştım telefon çaldı. Sarılmamız yarım kalmıştı. Annem açtı telefonu. Bende mutfağa su içmeye gittim. Etrafa bir göz attım su içerken. Yeni mutfak dolaplarını gördüm. Güldüm. Karşımda duran Zülfikara baktım, tırstım. Birden annemin evet geldi diyen sesi değişti. Nasıl dedi. Ne zaman? Sesi o kadar kötüydü ki anlatamam. Kapadı telefonu döndü bana deden ölmüş dedi. Babamı aradım hemen. Ağlıyordu.
Olga dedi. deden öldü. Baba zaten bekleniyordu yaşlıydı da hem dedim. Yok öle değil anlamadın babam öldü.
Anlamıştım bok gibi bir şeydi.susmak dışında ne desem küfür gelirdi,sustum. hemen yola çıktı annem benim bakmam gereken 7 yaşında bir kardeşim vardı.

Sonra telefonum çaldı bu gün. Açtım. Annemdi. konuştuk biraz. Nasıl özlemişti beni sesinden belliydi. Sanki bağırarak konuşuyordu da biri sesinin şiddetini en düşüğe getirmişti. Heyecanı ahizeden taşıyor, sevgisi telekominikasyon teknolojisini zorluyordu. Nabzı yanı başımda atıyor gibiydi. Hep böyleydi zaten, şaşırmamıştım. Fakat babam nasıl diye sorduğumda arkadan kardeşimin patlayan sesi, beynimi yutmuştu. Kardeşim 9 yaşındaydı ve inanın tam bir boşboğazdı. Anjiyo oldu babam dedi. Bunu nasıl bu kadar kolay söylüyosun lan diye bağırmak istedim ama çocuktu işte. Anne dedim neden söylemediniz merak etme diye dedi. Nasıl bunu yapardı. Şimdi de benim öfkem ahizeden taşıyordu. Sus dedim anlatma sus. Sevgilimin gözlerine bakıp durdurdum kendimi, durdurmasam ne yapardım bilmiyordum. Sakin olmalıydım bir çılgınlık yapmamalıydım nede olsa bakmam gereken sevgilime ait bir kaval kemiği vardı. Babam aldı telefonu iyiyim dedi. Off öle bir iyiydim ki aklım dağıldı, kalbim durdu. İlk defa bir gün babamın öleceğini hissetmiştim. Hiç ölmese olmaz mıydı yoksa. Şu an ciddi bir şeyi yoktu belki 40 yıl daha yaşayacaktı ama ilk defa bir gün dedim. Bir gün…

Babam hiç ölmesin Allah’ım ne olursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder