20 Şubat 2011 Pazar

mersin her mersinli gibi benim de kaderim. lanetim.

6 mart 1987 de doğdum ben. hemde mersinin tam ortasında.
küçücük bir bebek gözlerini ilk otogar yakınlarında konuşlandırılmış bir hastane de açmış. öyle dediler.
günlerden cuma, saatler 20:45...
o gün o dakika da ne kadar çok kişi öpüşüyordu ve yahut ağlıyordu. kim bilr.
ben kimin ruhunu alıp da geldim acaba dünyaya. tam o anda kim kapadı gözlerini bilmiyorum.
ama o gün bu gündür mersin benim için bambaşka bir kavga oldu.

Bu şehir de anne dedim ilk defa. ki annem yanımda bile değildi. babam da keza.
cumhuriyet mahallesi petrol apartmanının o zamanlar dünya kadar büyük gelen avlusunda Duygu'yu sıkıştırarak başladı ilk cinsel deneyimlerim. halbuki avlu çok küçükmüş ve duygu çok çirkin. Şimdi anlıyorum.
İpek'i öptüğüm için başımın nasıl belaya girdiğini ben bile hatırlamak istemiyorum.
Allah'ım ne zor günlermiş.

Ufacıktım hatırlıyorum yaklaşık 2 halı saha büyüklüğündeki balkonumuzda top oynar bisiklet sürerdik. Antep li ersin, şırnaklı Burak, nereli olduğunu hiç hatırlamadığım vahdet, maraş'lı ufuk.

ufuk nasıl kepçeydi görmeliydiniz. sırf sergene benzeyen kulaklarından dolayı bir sorumluluğu vardı ve mahalle takımının 10 numarasıydı.
maraşlıydı ya ağzından hiç düşürmediği çerezi de tarhanasıydı tabi ki.zavallı ufuk hep bir şeylerin sorumluluğunda kalmış, kepçe ve maraşlı olmak alınyazısıymış meğerse. biraz büyüktü yaş olarak benden ama tarhanası ve kepçe kulakları ile nasıl bir kahramandı gözümde.
bel kıran çalımları ile süründüren sol ayağı ile bir de...

vahdet ise yaşına göre çok ekmek arası yumurta yiyen bir çocuktu ondan hocasının verdiği siyah kuşağı nasıl da şevkle gösteriyordu bana piç.
anlıyordum. topunu vermezsen döverim demekti bu.

ersin ise kolu kırılana kadar en can arkadaşımdı. kolu kırılınca bıraktım onu. ayağı yarış sırasında kırılan at gibiydi gözümde. hipodromda sıkmıştım kafasına.
 çünkü 7 yaşındayken bir mahalle çetesinin reisi iseniz kolu olmayan bir çocuğa planlarınızda yer yoktur.

sonra ilk bu şehirde kavga ettim dayak attım dayak yedim. çok kezler eve geldiğimde annem olga yeter ne kavgacı çocuk oldun sen dedi. yumruk sallamayı bana yakıştıramıyordu. zaten insanlar da yakıştıramıyorlardı ve ondan hep üstüme geliyorlardı. ben ise korkak ruhuma inat kavgayı hep sevmişimdir. korkmuşumdur ama sevmişimdir. naparsın aşk işte.

sonra ilk nasıl 31 çektiğimi hatırlıyorum. genelde banyoda yapılanların aksine hani bu bilinçli 31 kastım. halle berry nin orta okulda izlediğim o muhteşem oscarlı filmi.  kesişen yollar mı sikişen adamlar mı neydi. o filmde ki o sevişme sahnesiydi. avucuma biraz tükürük bıraktım ve sonra...

annem sabah olga bu bilgisayara ne döktün sen diyordu.
 lanet gitsin nasıl mutluydum. meğerse hayat boşalınca başlıyormuş.anlamıştım

ilk sevişmemi anlatamam. odamda karşımda duran atatürk posteri nasıl da bana bakıyordu. ne yapayım atam dedim sikmeyeyim de besleyeyim mi. yaşım biraz fazla küçüktü o deneyim için ve bir süre hayatımı kötü etkilemişti. ta ki ilk güzel seksime kadar.

sonra aşk..
nasıl da yakmıştı canımı bu şehir o vakitler. deniz tuzu, limon çiçeği kokusu, portakal ağaçları, deniz bir kulaç ötende her daim... böyle bir yerde aşk yaşamak ta ne başkaydı.

sonra dostlar falan...
kardeşlerim oldu cebimizdekini hesap etmeden bölüştüğümüz. ege var mesela hala yan odamda uyuyor. ya da ali nasıl da esmer bakar bir görseniz, civa gibi çocuk. esaf var sonra o da köşesi kalbimin nasıl severim. var oğlu var daha işte...

velhasılı mersin hep sevgilim olarak kalıcak bu sebeplerle.
ve ben hiç mersin görmemiş bir insana hiç bir zaman aşık olamıyacağım.
bunu anladım.

mersin her mersinli gibi benim de kaderim. lanetim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder