18 Nisan 2013 Perşembe


                                        


                                                                                       Dürtme içimdeki narı
                                                                                      Üstümde beyaz gömlek var
                                                                                                         Birhan Keskin


Size biraz denizden bahsedeyim istiyorum,
Kadife gibi yumuşak, kasıklarınız gibi kıpır kıpır denizden
Ya da mevsimlerden bahsedeyim
Ağaçların düşen dallarından
Doğanın kendini tekrar edip durmasından
Bir yaranın bağlamasından kabuk
Size biraz rüzgarlardan şikayet edeyim
Esmesinden böyle yerli yersiz,
Saçlarınızı savuruşundan,
Size öyle pat diye aşık oluşumdan!

-İçimde her cümlenin sonuna ünlem işareti koyma coşkusu

Size biraz benden bahsedeyim
Sizi görmüştüm bir gün; öncesinde başka bir adamdım
Şimdi bir güzelim ki, içim kir tutmaz
İnancım taş gibi ufalanmıştı avuçlarımda
Bu günse yumak yumak bir inancım var.
Bilirim ki kader plan kurmaz.
Mesela sana bir şey olur korkusu içime düşüyor bazen.
Gün içinde otobüste giderken, ya da ıslanırken vapurda
Ve o an suratım bir at leşini andırıyor.
Çirkinliğin evi oluyor yüzüm.
Dilin bir n'ey oluyor sanki öyle zamanlarda
Tüy gibi hafif sızıyor kulaklarımdan sesin
Leylak kokusu gibi sesin,Kuş kanadı gibi pır pır sesin
Burdayım diyorsun,sesin kendini tekrar ediyor
İçim öyle güzel,öyle süt- liman.

-Ellerimi bırakarak yokuş aşşağı bisiklet sürme korkusu
içimde tekrar edip duruyor kendini

Kış bu sene sert geçecek diyorlar.
Hava taş gibi sert,
Rüzgar bıçak gibi keskin.
Ama senin yanında unuturum her şeyi ben.
Memelerinde tüm geçmiş aşklar eskir.

-Ya içtiğimiz sigara tırt çıkarsa kaygısı
bir vida oluyor. Dönüp duruyor içimde

Günlerin yanına günler ekleniyor.
İnsanlar buna yaşlanmak diyor.
Ben yaşamak...
Çünkü ben mesela başıma bir şey gelse kötü
Mesela bisikletten düşsem
Gelir dudaklarına sığınırım
Dişlerin keskindir ama bilirim. Öyle korkarım.
Dudaklarımı kanatmasından korkarım dişlerinin.
Ama aşk zaten hep bir tetikte olma duygusu değil midir?
Sevgilim.

-Lise kantinlerde saplanan kasık sancısı

Sen ritmi kaçmış bir melodi
Türk müziğinde aksak bir makam
Edebiyatın tam kalbi
Sen şelale, güneş sen, sap-sarı bozkır
Şıkır şıkır kayan yıldız sen,
Toprak kokusu sinmiş memelerine
Tadın buğday.
Uzak bir ülke sen
Alıp yaralarımı her gülüşünle okyanuslara bırakıyorsun.
Çünkü biliyorsun her yaranın hikayesi izdedir.
Öpersen kalmaz iz falan ne de olsa
"Sevdiceğim gözyaşı averajı bizdedir." 

-Boş bir odada yalnız uyudukça çıkan yatak gıcırtısı
ve onun bitmeyen yankısı.

Dudaklarında bir tebessüm var senin sabit.
Hiç bir ruj örtemiyor.
Dökülüyor masalara konuşurken.
Öpüşürken karışıyor kanıma.
Bir serçe kalbi gibi pır pır
Dudaklarında ki hal.
Ve Türkçe'den şapka işareti kalktığından beri kendimi
Yeterince ifade edemiyorum.
Süzülüşündeki çağdaş mana mesela
Cam olup kırılıyor.
Öyle güzelsin ki.
Anlatmam için...
Yani bir harf bulmalıyım.

-Her bir ayrıntın için farklı bir artikel gerekir.

Giderken öptüğün yerlerimden acıyorum en çok.
Bacak arandan kasıklarıma dökülen yanık şeker kokusu
Ve mevsimsiz bir şekilde bahar kokan göğsün...
Gökkubbenin altında çıplak,
Ve sevişmek...
Eğiliyorum dudaklarına
Yerin yedi kat dibine giriyorum utancımdan
İlk defa bir kadını öptüğümde de böyle olmuştum.
Hatırlıyorum
Yıldız ve kuşlarla dolu bir gece var gökyüzünde.Fakat!
Ben senin konuştuğun yerde ötecek kadar
Babayiğit bir kuş tanımıyorum.
Herkesin Allah'a şükretme şekli başka işte
Ben iyi bir mümin olmaya senden başlıyorum

-Ben hala senden daha anlamlı bir ayet bilmiyorum.