30 Haziran 2013 Pazar

Halbu ki ben bıkmazdım hiç.



Beyaz bir kadının ince ve uzun boynunda parlayan gerdanlık gibi ışıldıyordu deniz sahil boyunca.
Güzelliğin karşısında çaresiz kalan tabiat bile rüzgarları ile dokunuyoru lepiska saçlarına.
Saçın savruldu mu etin görünüyordu ve omuzlarına dalgalardan köpüpcükler düşüyordu
Suyu akıyor, tuzu kalıyordu omuzlarında.
Tahta bir taburenin üzerinde oturmuş yeşil üzerine turuncu tonlarda ki işlemelerle dolu eteğini kıvırıp altına alyordun.
Terliklerinden dışarı taşmış ayakların kumlara değerken sahil sarısının içinde eriyip gidiyorlardı.
Ne kadar saçma bulsam da ayaklarını sevmediğini biliyordum.

"Ayakların çok güzel Aysel"
"Aşık adamın gözü gerçekten kör oluyormuş demek"
Tonlamsının ihtiyacı olan ünlemi sigarasından aldığı bir nefesle koyuyordu.
"Aşık olmayanında kalbi sağır"
Çengelini alt çenesine sapladığım balığı oltadan kurtarıp su dolu beyaz kutunun içine bırakıyordum.
"Aşık adamında kulakları herhalde"
Birasından öyle br yudum aldı ki, tüm iç organları sular altında kaldı.
"Efendim"
Üç gündür aç olan Pitbulllarla dolu bir kafeste acaba sonum ne olacak diye düşünüyordum. Halbu ki gerçekte cevabı biliyordum.
"Seni seviyorum ama aşık olabileceğim başkaları var."
Ayaklarının altında duran kum ayaklarını yakmış olacak ki sigarayı tam kalbinde söndürüyordu altın tozu kumların.

Verecek bir cevabım yoktu, ama bir cevaba ihitiyacım vardı. Bulamadım ve sustuk bir müddet.

Bir damla ter edepsiz bir güzergah ile boynunun bittiği yerinden memelerinin arasına doğru meylediyordu.
Ağlamaklı olmuş gözleri sel altında kalan eski bir imparatorluk gibi görünüyorlardı.
Dudaklarının kenarında içiçe parantezler vardı sanki,hüzün çizgileri yurt edinmişti ağzının kenarını.
O böyle sustukça kulaklarım uğulduyordu.Bana bakmıyordu.Hiç.
Elinde bir tahta ve misinanın ucuna tutturulmuş bir çengel...
Bir yudum biramızdan alıp bir yandan belki oltamıza balık vurur diye bekliyorduk.
Bir gözüm hep onun üzerindeydi, şansımızda fena değildi...
Ayrılıyorduk fakat beyaz kutuların içinde balıklar kımıldaşıyordu...
Hayat biryerden alıp başka bir yerden veriyordu.

"Aysel sana bir şiir okuyoabilirmiyim?
Denize o kadar yakındık ki dalgaların sesini bastırabilmek için bağırarak konuşmam gerekiyordu.Mersin'i seviyordu
m

"Oku tabi."
Aysel şiirleri hep sevmiştir.


"vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
vaktinde anlamanın sevinci mi
ya da biraz geç kalmanın
o gereksiz tedirginliği mi
hangisi

ama belli ki sonundayız herşeyin
en sonunda."

"Kimin?"
Merak duygusu ile bastırıyordu hissettiği tüm diğer duyguları.
"Edip Cansever"
"Herkes aynı şeyleri yaşıyormuş demek"
Hep çok bilmişti.
"Ama Allah herkese aynı sabrı vermemiş. İşte bu adaletsiz olan"
Hala yalvarıyordum.
"Duygular ormanlarda gezinen söz dinlemez aslanlar değildir ama, evin içinde beslenene eğitilebilen köpeklerdir."
Aslında bir bok bilmiyordu.
Bir bardağa şekil verip avucuyla, denizin üzerinde parçalıyordu. Denizin altını cam kırıklıkları ile dolduruyordu.
"Olmuyor işte.Kaybettiğin şeyin acısı onu kazanmak için verdiğin emekle artıyor ama."
"Neyse kouşmayalım bunları. Artık verilen kararı sorgulamak yerine ona alışmalıyız."
"Senden tek bir isteğim var o zaman. Son bir istek"
Suratım yuva isteyen bir petshop hayvanı gibiydi.Yalvarıyordum.
"Tamam"
Hiç birkız kendine kafes içinde miyavlayan yavru kediye kaşı koyamamıştır.
"Söyle neymiş son isteğin"
Bir nefes aldım sigaramdan.
"Eyleme giderken yanına talcidli su almayı unutma"

Sonra kocaman bir dalga gelip tüm sahili yutuyordu.
Biz ayrılırken bile sevdiği kadının gözü yaşarmasın isteyenlerdendik.
Memleket meselesi ağır basıyordu.

27 Haziran 2013 Perşembe

aşk meşru, özgürlük mutlak




Direnmek ne güzelmiş meğerse, yeni öğrendik
Yeter artık diyebilmek...
İstanbul'un boyun damarları belirginleşmiş hali
İki yakaya nazır bir huzursuzluk
Ve dinleyemiyoruz İstanbul'u gözlerimiz kapalı
Her yerde plastik mermi,biber gazı.
Dünyanın kalbine bağdaş kurmuş öfke
Bir beşiktayız hop bir taksimde.

Sonra gümuşsuyuna doğru bir kız aksar
Meydan sis duman,henüz her şeyin en başındayız
Bir kan vardır çukurovada nabız gibi atar durur
Ben o an...
Tahmin bile edemezsin.
Ben o an içimden hep Ahmet Kaya söylerim.
Bir kız aksamaktan mutlu.
Devrim her devirde aşkla kazanılır.Çünkü.

Sonra bizim sigaralarımız vardır
Küfrümüz dile tesbih,
Kızlarımız hep Allah'a şirk.
Sigaralarımız hep var ama.

Sonra ayçiçeği sarısı bir hal
Biçimlendirirken çıplak eti ile devrim denen hayali
Sen beyaz parmaklarını
Hep bir silah olarak kullanmak gayretinde
Ben gözlerinin içine bakıp susan
Mesele memleket meselesi de olsa
Gönül işi hep ağır basar.

Ben direnirim ama aşkı anlamıyorum
Hiç yapamamak,çok saçma
Hep bir olamama durumu,
Sabit vidalarla tutturulmuş genlerime
Peşimi bırakmayan lanet "senle ben olmaz"
Edebiyat desen zaten kesat
Yinede yeni bir aşk için içim ayakta
Durmak yok mücadeleye devam

İstemiyorum herhangi bir biçim
Aşk meşru olsun istiyorum.
Tüm kavgam bunun için.

19 Haziran 2013 Çarşamba



Biliyorum sana giden yollar kapalı 
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni 
Ne kadar yakından ve arada uçurum; 
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi 


Hala bir evim yok, yaşamaya alışıyorum
Beyaz ve kirpikli bir kadınım eksik
Fötr şapkasız kovboy
Atım ilk Taraçada bozgun
Olur olmaz yerlerde ünlem işareti boşluğu
Hani kelimelerin değiştirdiği biçim, yayvan bilinç
Taksim karışık beni bekleme hiç.

Sen bazı cümleleri andırırdın.
Andırmak uygun kaçmadı
Konu sensen hep bir fazlası
Kokunun bahsi suda seken taş
Dalgası büyük yumruğundan
Beyaz tenin hiç bir kelimede kendine yer bulamadı.
Ben kafiye nasıl yapılır unuttum.

Sen kafası yastıkta nokta gıbı durandın
Bir ter eksik yatakta
Ki yatak çok uzakta.
Sen uzaktasın!
Ahmet Kaya'yı bile daha az seveceğini düşünerek
Sonra ağlayarak Mersinde baba evinde
Şiir yazmak için hep muazzam çaba
Güzel laflı ağzını bırakıp da ben
Hiç bilmediğim bir dudağa
Meylimin sonu hüsran
Hayvanın büyüklüğü gölgesinden belliyken
Küçük olabileceğinden medet ummak
Şiirin yarısı aşksa öbür yanı dert
O sebeple Atilla İlhan'ın seviştiği kıza
Ahmed Arif bacım der.

Olmuyor bak gördün mü
İnsan en iyi bildiği şeyleri bile unutabiliyormuş
Elimde Mersinin milli içkisi
Hikayedeki herkes beni bu kadar çok severken
Benim kendimi tekrar edişim.
İyi bir anlatıcı için kötü bir hikayedir.

Şimdi bir vapura bin deseler mesela,
Karaköy üzerinden Eminönü
Masmavi bir gök, sapsarı güneş
Topkapı sarayı fiyakalı
İki kıta arası martıdan köprüler
Keşke bir şansım olsa böyle
"Hayır" derim "istemiyorum"

-Beni o yokken deniz tutuyor.muş!

11 Haziran 2013 Salı

Bu gün dostlarla taksimde biber gazı keyfi...Loading



Hiç bitmeyen hiç sonu gelmeyen bir parodi...
Her gün televizyonlara çıkıp da insanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen bir başbakan...
Kendi polisine sivil kıyafet iki SDP bayrağı üç molotof verip tüm halkı uyutmaya çalışan iktidar...
"Sosyal medya operasyonları başlayacak" sopası ile insanların gerçeklerini yaymasını engelleyebileceğini sanan sorumlular...
Yok camide içki içmişler, yok müezzini tehdit etmişler gibi ortak hassasiyeti din olanları provake etme çabaları...
Bizim yanımızda direnen kürt kardeşlerimizin açtığı pankartları "işte bunlar hep terörist" diyebilmek için ortaya atıp durmalar...

Allah asıl senden razı gelmeyecek.
Çünkü sen polislik denen aslında mevcudiyeti ve amacı ile olması kuvvetle ihtiyaç bir kurumu bile parasını veren devlet olarak halkına karşı kullanıyorsun.
Mesele tabi ki ağaç değil dediğimizde gördünmü meseleleri ağaç değilmiş diye zafer kazanmış komutan edası ile palazlanıyorsun.
Gerçekten hak ve özgürlük taleplerini duymayıp, orada Kürt, Türk, Ermeni,Müslüman ve hatta kimbilir ateistlerin elele özgürlük çığlıklarına kulak kapatıp sadece sana edilen küfürleri gündeme getiriyorsun.
Bir tutturmuşsun CEHAPE zihniyeti diye eveleyip geveliyorsun.
Meşru haklara tabi ki saygılıyız diyosun ama meşru hak nedir sen karar veriyorsun.

Herkesin hakkına saygılıyım diyip;İçki içeni, cinsel seçimleri farklı olanları,dine bakış açısı seninki gibi olmayan herkesi fişliyorsun.
Eleştirdiğin CEHEPE zihniyetinden milim uzakta durmadan, aynı sloganları karşı taraftan atıyorsun.
Bu ülkede Türbanla okula giremeyen kardeşlerime üzülen bir alevi yurttaş olarak,
Seçimle gelmiş iradenin asker tarafından değil devrilmesine sorgulanmasına dahil tahamülü olmayan bir 80 sonrası genci olarak,
Ermeni vatandaşlaramıza,kürt kardeşlerimize ve daha şu an sinirden aklıma gelmeyen tüm Anadolu halklarına yapılanları içinde kocaman bir yara gibi hisseden bir parçan olarak,
Beni hiç dinlemiyorsun.
Atatürk'ün askerleriyiz diyen elinde türk bayrakları ile sokaklara dökülen adamlarla katiyen aynı yerde durmuyorum ben mesela...
Asker diye bağıranlarla da...
Türbanlı kardeşlerimle de hiç aynı noktadan bakmıyorum dünyaya...
Ama şuan orda bambaşka bir şey oluyor farkına var artık bunu istiyoruz. Bizi de gör. Çünkü biz aynı olmadıklarımızla dost olmasını öğrendik sende öğren istiyoruz.
Dünyada belki de eşi benzeri olmayan bir gençlik var orda.
Asla da dediğin gibi ordan burdan emir alan faiz lobisi ile yönetilen bir gençlik değil.
Yatları katları olmayan bir gençlik ne anlar faiz lobisinden allah aşkına.
Tam tersine senin çok sevdiğin ve icazet aldığın büyük babalara sinrli,sermayeye kin kusan bir gençlik.
Altımızda levis converse var diye hep emperyalist kuklalar sandığınız gençlik aslında biziz işte.
Ülke sevmek ne senin ne benim ne onun tekelinde olabilir.
Orda ki herkes ülkesini seven ve ülkesinden yana kaygı duyan gençler.
İcazet almak birilerinin lafları ile hareket etmek ne yazık ki senin bağlı olduğun ideolojinin bir alt bilinci.
El etek öpmek, birilerinden akıl almadan hareket edememek...
Amerika başkanlarından sermaye babalarından ülke refahı için sözler almak için takla atan bizler değiliz.
Başımıza anti-emperyalist geçinenlerin aslında nasıl da meta bağımlısı olduğunu biz görüyoruz.
Biz gençlik olarak devrimi darbeyi komunizmi ve daha bir sürü şeyi kitaplardan okuduk bu güne kadar.
Senin o eleştirdiğin ama ne yazıkki karşı taraftan aynı sloganları attığın zihniyetin yakmayı unuttuğu bu günlere kalan kitaplardan...
Biz ülkemizi seviyoruz. Ama bizim sevgimiz bayrak sevgisi toprak sevgisi tarih sevgisi değil, çok daha fazlası.
Hacı Bektaş sevgisi, Yunus emre sevgisi, Deniz Gezmiş sevgisi, Mahsuni Şerif sevgisi, Ahmet Kaya sevgisi,Nazım Hikmet sevgisi..
Atatürk sevgisi,bayrak sevgisi,Ziya Gökalp sevgisi,bir sürü şey işte.
Kiminin kürt dili sevgisi, kiminin laz böreği, kiminni ermeni şarkısı...
Kulağına iki dakka koy şu toprağa bir dinle...
Osmanlıdan ibaret sandığın şu toprakları tüm tarihi gerçekliği ile içselleştir önce sen.
Kimsenin darbe yapacağı silahlanacağı popüler tabir ile dış mihraklardan emir alarak kaos ortamı yaratacağı yok.
Emin ol bir kişide silah olsun biz alırız elinden ne sana ne polisine gerek kalmaz.
Ama şiddet olmadan özgürce inançlarını sergileyen insanlara da aa o türbanlı bu apo posteri açmış demeyeceğiz.
Bunu öğrettiiniz bize çünkü siz, dinlememeyi...
Bir dinlemeye çalış dağa çıkanı, ülkücünü,ermenini...
Tek azınlık tek geçmişi eziyet dolu ideoloji seninki değil.
Bu ülkenin tarihinde sol inanç her zaman nasıl dağıtıldı, nasıl en güzellerimizi toprağa verdik bir anlamaya çalış.
Devlet tarafından kolluk güç olarak kullanılıp tasfiye edilen mafyavarı sağ ideolojilerin kaybettiklerini toprağa verdiklerini hatırla.
İşkence gören anadolu halklarını anımsa istiyoruz.
Ne sen ne senin CEHEPE zihniyetin değil bizim istediğimiz.
Biz gezen, içki içmeyi seven, sevgililerimizi öpünce mutlu olan ve aşkın mahşeri bir gerçeklik olduğuna inananlarız.
Biz edebiyat bilen, dünyayı takip eden yeni nesliz.
Hadi bana inanmıyosun entellektüel ve mizahı gücüne inanmak için direnişinin, duvarlara bak.
O duvarlarda biz devrim denen şeyi yeniden yorumluyoruz çünkü.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Acaba son üç gündür hangimiz daha özgürdük? Düşündün mü hiç? Düşündün mü sokaklar kimin?

İlk olarak çok merak ettiğim bir şeyi netleştirmek istiyorum.
"Cevabı sandıkta verin, demokratik yolları kullanın" diyenlere bu sorum.
Merakımı mazur görün ama sizce demokrasilerde halk 5 yılda bir seçimle mi konuşmalı sadece.
Seçimde oy verip bir diğer seçime kadar ülke geleceği ile ilgili her önemli kararı dayatmayı kabul mu edelim?
Bu tabi ki her şeyde sokakta dökülelim demek değil.
İkisi çok farklı.
Bu sadece iktidarda olduğu için bir diğer seçime kadar halkının hassasiyetlerini görmezden gelen ve halkına kaba bir dil kullanan güce karşı sivil halkın direnişidir.

Sosyal Medya da
"polisime dokunma"
"Tayyip Baba büyüksün"
gibi sloganları ve daha kötüsü bu sloganlara kapılmış milyonları gördükçe içim acıyor.
Nasıl ki, kaç gündür o polise aslanlar gibi direnen çocukları gördüğümde umut doluyorsam;
evinde oturup;
"polisime dokunma"
"şiddet neyin çözümüdür?"
"içki içip polis taşlayan çapulcular"
dendikçe öyle öfke doluyorum.
Sen halksın. Sen neden benim karşımdasın. Ben senin karşında değilim ki.
Ben özgürce yaşamama engel olan iktidara karşıyım, bana zor kullanan polise karşıyım.
Polisin yanında duran ve sopayla bana saldıran sivil kıyafetli şerefsize karşıyım.
Beni küçük gören sesimi kısan bana çapulcu diyen adama karşıyım.
Senin bir rahatsızlığın yoksa sus otur sesini çıkarma, rahatsızlığı olan adamlara ne diye saldırıyosun.


Bu ülkenin her kesimi barışmış ortak bir mücadele için birleşmişken sırf partizanlığından kör oluyorsun.

Biz sana saygı duyuyorsak sen de bize saygı duyacaksın. Biz barış dedikçe yok diyosun hak dedikçe sus diyosun, hukuk dedikçe bırak diyosun.
Sen ki ezildiğine inanan bir ideolojinin evladısın, senin ezilenin yanında olman gerekirken sen ezen taraftasın ısrarla.
Şunu çok iyi anlıyoruz ki sen sisteme karşı falan değilsin, sistem seni ezerken "oyy yandım" beni ezerken "hey yaşa"... Sen bu kadarsın işte.
Küçükken dayak yediğinde "ben büyüyünce insanları koruyacağım" diyen çocuklardan değilsin.
"Ben bir büyüyeyim o zaman ben sizi dövecem" diyen çocuklardansın.
Ama işin kötüsü ne biliyomusun korkaksın ve ancak evinden polisin arkasından sallarsın.
Sokaklara inmek kötü, hak aramak ayıp...
Eylemin ve hak mücadelesinin meşru sınırlarını çizebilecek kadar dünya siyasi tarihine vakıf olmadığın gün gibi aşikar ama.
Kusura bakma sevsende sevmesen de diktatörlerin ülkesinde halk herzaman işi sokağa döker.
İletişim kanalları ne zaman kapanır o zaman şiddet meşrulaşır.
Saçma sapan, ilkokul çocukları gibi "ama ordaki esnafa yazık değil mi" diyosun. Taksimde dükkanı olup da her gün para kazanan adamı sen çok fazla düşünme.Boşver.
O bir yolunu bulur, gerekirse biz eylemciler aramızda parada toplayıp camlarını yaptırırız.Zararını karşılarız.
Kimsenin ordaki halkın parasına göz diktiği falan yok çarpıtma konuları sıkışmışsın bir sokakta üstüne bibergazları sular yağıyor.
İletişim kanalların kesilmiş, sinirler gergin...
İnsanlar bazı durumlarda sandığın kadar aklı selim olamayabilirler.
Konu eylem olunca hiç olmadığın kadar insancıl ve romantik olman gerçekten samimi değil.
Sen daha baba olmadan testislerini yırttığın genci,
kafasını gözünü patlattığın vatandaşını düşün.,
Gözü biber gazı kapsülleri ile kör olmuş delikanlılarına üzül.
Ölülerine sahip çık.
Orda ki herkes sandığın gibi terörist yada CHP li değildi. Bindirilmiş kıtalar değildik.
Bir cumhuriyet mitingi değildi.ATM parçalamaya gelmedik.
Askerden medet ummuyorduk hatta askeri sevmiyorduk bile. Gençtik devrim romantik geliyordu bira fazlaydı ve ne kadar ciddi bir iş yapıyor olsak da eğleniyorduk. Sen o kadar sinirli bir insansın ki eğlenmekten bile anlamazsın. Asker sloganı atanda oldu ülkücü jargonu kullananda Mustafa Kemal'in askerleri olduğunu söyleyenlerde...
Çarşı gibi tribün argosunu kullananlarda...
Tekyol devrim, Faşizme karşı omuz omuzalar da...
Herşey vardı orda bir şeyi seçip te bizi tek tipleştirmeye çalışma.
Evimde dayanamayıp sokağa çıkan beni kim kışkırtmış olabilir kimin oyununa gelmiş olabilirim. Gerizekalımısın sen?
Yıllardır herşeye böyle sırt çevirdiniz herşeyi böyle geçiştirdiniz.
Dağda savaşan adamın o davaya inandığını anlamak yerine kandırıyorlar kullanıyorlar dediniz.
Ama size türbanı inandıkları için değil anaları zorladığı için takıyorlar deyince çıldırdınız.
Müslüman olarak hakkaniyetinizden şüphe duyar hale getirdiniz insalanrı.
Tayyip dediğin, kendilerinin ezildiğini düşünenlerin öfkelerinin maddeye dönmüş halinden başka bir şey değil.
Kavga etmesi mest ediyor sizi, inatlaşması keyifden kudurtuyor...İntikamınızı alıyor değil mi?

Biz vardık orda halk vardı genci yaşlısı Atatürk sevdalısı, Kürdü, Antikapitalist Müslümanı, Alevisi, Ülkücüsü, Fenerlisi, Ultraaslanı ve semti müdafanın bekçileri Çarşı vardı.
Biz vardık ve gayette sinirliydik. Adidas'ın kırılan canıma Starbucks'ın parçalanan sandalyesine üzülecek psikolojide de değildik.
Ben Türban'la üniversiteye girmek istediğinizde girilmeli diyen adam olarak ordaydım mesela.
Kürt halkına uygulanan psikolojik baskı zulüm sindirme politikası son bulsun diyen biri olarak.
Ermeni kardeşlerimizle yaşamaktan onur duyan biri olarak.
Alevisini, Hristiyanını, Süryanisini seven ve aksinin mantığını anlayamayan biri olarak...
O kalın kafalarınıza girmiyor belli ki, her türlü mücadele her türlü hak arama kavgası sizce marjinal grupların çıkardığı kuru gürültü.
Olay iki ağaç falan değil...
Çevrelerini korumak isteyen üç beş gence biber gazları ile şafak baskını yapan polise direnen çocukların gördüğü zulüm...
Saldırgan kaba ve bizi küçük gören başbakanı içselleştiremeyimişiz...
Bir çıkış noktası bu,dolmuşluk, yeter artık demek...
Sen benim kardeşime saldırıp çadırını yakıcan ben senin kafana kaldırım taşı atmayacağım.
Sen sırf benim vergimle devletin sana verdiği üniforma sebebi ile tribe girip külhanbeylik taslaycaksın ben sana küfretmeyeceğim. Yok ya.
Dünyanın en doğrucu ve kurallara uygun yaşayan insanları sizlersiniz zaten.
Yaşamanın kendi iç dinamiklerini ve insan olmanın duygusal realitesini falan gözardı edip bir vurana bir daha lütfen demeliyiz zaten...

Bir tek dün mü polis terörü vardı sanki Polisin terörünü farketmeniz için ne olması lazım daha.Anlamıyorum.

Üç tane uyuşturucu içen çocuğu döven ama uyuşturucu satıcısına dokunamayan polisin senin.
Hrant Dink'in katili ile fotoğraf çektiren polisin.
Milliyetçilik zehiri ile gözleri dönmüş ne için mücadele ettiğini bilmeyen polisin.
Hadi biz oraya AVM istemiyoruz ve polis teröründen bıktık diye gittik.
Sen neyi savunuyosun polis, Hayır orası AVM olacak ve biz teröre devam mı edecez diyosun.
Öğrencileri püskürtürken sanırsın Kurtuluş Savaşı'nda vatanını koruyan polissin sen.
Kafasına göre yolda yürüyen adamı çevirip artis artis hareketler yapan polissin.
Her sıkıştığımızda polis diyormuşuz.
Diyeceğim tabi .Parasını alıyor beni kormak zorunda. Hasta olunca doktor diyecem, yangın çıkınca itfiayeci...
Polis bir itfayeciden fazlası değildir.
Robocop gibi gezip jopla eksik kalan erkeklik duygularını bastırmaya çalışmasınlar boşuna.
Sen seni sevmeyen kıza tecavüz edip beni sevmek zorundasın diyen adam kadar zorbasın artık gözümde.


Recep Beye gelince.
Özallar ile Menderesler ile kıyaslanıyor Tayyip bu günlerde ama kusura bakmasın.
Şu ülke tarihinde onun kadar inatçı, kinci, egosu yüksek ve sınırlı kapasitesine rağmen herşeyin en iyisini bildiğini sanacak kadar zafer sarhoşu bir yönetici görmedik.
Ama en kötüsü Tayyip kadar kabasını... Bu gözler senin gibisini hiç görmedi.
Yanındaki yalaka ve basiretsiz milletvekilleri ile borusunu öttürüp duruyor yıllardır.
50% oy alıyor diye 50%'nin başkanlığını yapacaksa, herkesi kendi oy verdiği partileri yönetsin.
Beni %10'luk BDP yönetsin seni 27%lik CHP yönetsin...
Demokrasi bumudur? Sen herkesin haklarına saygılı herkesi içselleştiren bir politika izlemediğin sürece bu insanlar senin için sokağa dökülecek.
Şuda bir gerçek bir seçim olsa oyun çok düşmeyecek. AKP ye oy veren kesimin sosyolojik yapısı ele alındığında sosyal medya kullanma ihtimallerinin düşüklüğü sebebi ile
olayları senin ağzından dinliyorlardır kaç gündür.Onlar için biz içki içip polise taş atan bir kaç çapulcuyuz. Kalan kısmı da zenginleşmekten, tüm ülke meselesinin İslam eksenli cami ve alkol üzerinden yapılan siyaset olmasından mutlu zaten. Arada bir one minute elalem mest...

Tayyip baba tam da o mangalda kül bırakmayan gazeteci Fatih Altaylı sana evet efendim tabi kıymetlim derken aklıma ne geldi aklıma biliyor musun?

Artık işin zor.
O müthiş planınızın sonucunda ortaya çıkan apolitik beyaz türkler,tv ile uyuttuğunuz gençler, biz, 80 sonrası kuşak dün senin polisinle çatışmıyordu, savaşıyordu.
Sen ve yardakçıların yırtılsın alkolik çapulcular şanlı türk polisine taş atan iblisler yok efendim esnafa zarar veren ayyaşlar diye... Tayyip görmüyor musun umrumuzda değil. Sen bu ülkeyi kimsenin yapamadığı bir şekilde ikiye böldün artık. Umrumuzda değilsin. Elimizde alkol dolmabahçe de turlarız biz sen her yeri yaksanda.
Nasıl ki her türlü eylemi kaba kuvvetle çözmeye alıştın sen, bu halk da artık sokağa çıkabileceğini hissetti.

Ama olay bambaşka bu sefer. Olay senin 50% inin azalması değil. Olay geri kalan 50% nin uyanması.
O sebeple artık seçim sarhoşu olamayacaksın.
%50 de alsan sana oy verenler sokağa çıkmadan evinden destekleyecek seni.
Sen ülkeyi polislerinin arkasında 10 tane iş adamının arasında yöneteceksin.
Sıkıştın mı cami yapacaksın, olmadı mı alkolü yasaklayacaksın.
Taksim de biz olacağız ama. Gezi parkında içki içip sevgililerimizi öpücez. Hem de dudaktan Tayyip. Dudaktan. Şarkı söyleyecez, canımız isterse marş söyleyecez. Fenerlisi beşiktaşlısı beraber maç izleyecez. Ülkücüsü Atatürkçüsü aynı masada tavla atacaz. Ama senin gibi ne amaca hizmet ettiği belli olmayan, kötü insanlara ülke bırakmaycaz.


Tayyip baba anlayacağın bundan sonra sokaklar bizim. Sen de kurşun geçirmez camından yüz elli polisin arasından denizi görebilirsin ama.
Acaba son üç gündür hangimiz daha özgürdük?
Düşündün mü hiç?
Düşündün mü sokaklar kimin?