28 Ocak 2014 Salı

Hayatımı sikeler.


Merhabalar günlük,
Sana yazacak pek bişeyim yok.
Hayatım " eh işte" den belki bir tık üsttür.
Kendi kendini iyi eden uzakdoğulu savaşçıların hikayelerini biliyorsundur.
Ben bir uzakdoğulu savaşçıyım.
Miğdemi yaran falçataların bıraktığı acıyı zihnimle tedavi etmeye çalışıyorum.
Günlük yardım et bana, ben hiç iyi değilim.
Şöyle ki;
İyileşemiyorum.
Boka battım.
El uzatanaım yok gibi.
Bir odadayım odanın duvarları her beş dakikada bir üstüme doğru iki santim daha yaklaşıyorlar.
Kendimi başarılı hissettiğim hiç bir alan yok, keza başarılı hissettiren kimsem de.
Kimsem yok aslında sorunum bu yoksa başarıyı sikerler.
Günlük çok yalnızım hadi kalk da beraber film izleyelim.

Bazen böyle canımın çok acıdığı anlar oluyor.
Kötü bir aşığım ben hem, belk ondandır.
Sevmesini beceremediğim için istediğim gibi sevilememem de normal.
Eskiden beri hep bir doğa üstü şeylere inanma hevesi var ya kanda, filmler de ki gibi falan aşklar var sanıp tutuluyorum.
Erkek için bu pembe takım elbise gibi oluyor ama. Çok gay işi. Ama ben gayleri de seviyorum.
Kafam da doğrularım var santim şaşmıyorum onlardan.
İnatçımıyım? Aslında hayır.
Sadece değişmeyi sevmiyorum.
Bir de mesela birisini çok sevdiğin zaman...
Günlük çok sevme kararında sev.

Günlük kıskançmısın sende?
Çağın hastalığı.
Bak mesela Mehmet delirecek kıskançlıktan.
Mesela eskiden yazdığım günlüklerimden birini bulsam üzülürmüsün sen de?
Yoksa bulsam değil de bulup da karşına çıkarsam gülerek bunla biz eskden anlarsın ya...
Sonra gülsem.
İkincisine mi üzülürsün.
Günlük benim olayım kıskançlık değil de yeterince sevilmeyince tutuluyorum her şeye.
Günlük poligona gidip ateş edelim mi bişeylere.

Günlük bir isana bişey yazmak isterse kapatma kapağını ona.
Bırak yazsın.
Günlük seni hiç sevmiyorum.