3 Haziran 2013 Pazartesi

Acaba son üç gündür hangimiz daha özgürdük? Düşündün mü hiç? Düşündün mü sokaklar kimin?

İlk olarak çok merak ettiğim bir şeyi netleştirmek istiyorum.
"Cevabı sandıkta verin, demokratik yolları kullanın" diyenlere bu sorum.
Merakımı mazur görün ama sizce demokrasilerde halk 5 yılda bir seçimle mi konuşmalı sadece.
Seçimde oy verip bir diğer seçime kadar ülke geleceği ile ilgili her önemli kararı dayatmayı kabul mu edelim?
Bu tabi ki her şeyde sokakta dökülelim demek değil.
İkisi çok farklı.
Bu sadece iktidarda olduğu için bir diğer seçime kadar halkının hassasiyetlerini görmezden gelen ve halkına kaba bir dil kullanan güce karşı sivil halkın direnişidir.

Sosyal Medya da
"polisime dokunma"
"Tayyip Baba büyüksün"
gibi sloganları ve daha kötüsü bu sloganlara kapılmış milyonları gördükçe içim acıyor.
Nasıl ki, kaç gündür o polise aslanlar gibi direnen çocukları gördüğümde umut doluyorsam;
evinde oturup;
"polisime dokunma"
"şiddet neyin çözümüdür?"
"içki içip polis taşlayan çapulcular"
dendikçe öyle öfke doluyorum.
Sen halksın. Sen neden benim karşımdasın. Ben senin karşında değilim ki.
Ben özgürce yaşamama engel olan iktidara karşıyım, bana zor kullanan polise karşıyım.
Polisin yanında duran ve sopayla bana saldıran sivil kıyafetli şerefsize karşıyım.
Beni küçük gören sesimi kısan bana çapulcu diyen adama karşıyım.
Senin bir rahatsızlığın yoksa sus otur sesini çıkarma, rahatsızlığı olan adamlara ne diye saldırıyosun.


Bu ülkenin her kesimi barışmış ortak bir mücadele için birleşmişken sırf partizanlığından kör oluyorsun.

Biz sana saygı duyuyorsak sen de bize saygı duyacaksın. Biz barış dedikçe yok diyosun hak dedikçe sus diyosun, hukuk dedikçe bırak diyosun.
Sen ki ezildiğine inanan bir ideolojinin evladısın, senin ezilenin yanında olman gerekirken sen ezen taraftasın ısrarla.
Şunu çok iyi anlıyoruz ki sen sisteme karşı falan değilsin, sistem seni ezerken "oyy yandım" beni ezerken "hey yaşa"... Sen bu kadarsın işte.
Küçükken dayak yediğinde "ben büyüyünce insanları koruyacağım" diyen çocuklardan değilsin.
"Ben bir büyüyeyim o zaman ben sizi dövecem" diyen çocuklardansın.
Ama işin kötüsü ne biliyomusun korkaksın ve ancak evinden polisin arkasından sallarsın.
Sokaklara inmek kötü, hak aramak ayıp...
Eylemin ve hak mücadelesinin meşru sınırlarını çizebilecek kadar dünya siyasi tarihine vakıf olmadığın gün gibi aşikar ama.
Kusura bakma sevsende sevmesen de diktatörlerin ülkesinde halk herzaman işi sokağa döker.
İletişim kanalları ne zaman kapanır o zaman şiddet meşrulaşır.
Saçma sapan, ilkokul çocukları gibi "ama ordaki esnafa yazık değil mi" diyosun. Taksimde dükkanı olup da her gün para kazanan adamı sen çok fazla düşünme.Boşver.
O bir yolunu bulur, gerekirse biz eylemciler aramızda parada toplayıp camlarını yaptırırız.Zararını karşılarız.
Kimsenin ordaki halkın parasına göz diktiği falan yok çarpıtma konuları sıkışmışsın bir sokakta üstüne bibergazları sular yağıyor.
İletişim kanalların kesilmiş, sinirler gergin...
İnsanlar bazı durumlarda sandığın kadar aklı selim olamayabilirler.
Konu eylem olunca hiç olmadığın kadar insancıl ve romantik olman gerçekten samimi değil.
Sen daha baba olmadan testislerini yırttığın genci,
kafasını gözünü patlattığın vatandaşını düşün.,
Gözü biber gazı kapsülleri ile kör olmuş delikanlılarına üzül.
Ölülerine sahip çık.
Orda ki herkes sandığın gibi terörist yada CHP li değildi. Bindirilmiş kıtalar değildik.
Bir cumhuriyet mitingi değildi.ATM parçalamaya gelmedik.
Askerden medet ummuyorduk hatta askeri sevmiyorduk bile. Gençtik devrim romantik geliyordu bira fazlaydı ve ne kadar ciddi bir iş yapıyor olsak da eğleniyorduk. Sen o kadar sinirli bir insansın ki eğlenmekten bile anlamazsın. Asker sloganı atanda oldu ülkücü jargonu kullananda Mustafa Kemal'in askerleri olduğunu söyleyenlerde...
Çarşı gibi tribün argosunu kullananlarda...
Tekyol devrim, Faşizme karşı omuz omuzalar da...
Herşey vardı orda bir şeyi seçip te bizi tek tipleştirmeye çalışma.
Evimde dayanamayıp sokağa çıkan beni kim kışkırtmış olabilir kimin oyununa gelmiş olabilirim. Gerizekalımısın sen?
Yıllardır herşeye böyle sırt çevirdiniz herşeyi böyle geçiştirdiniz.
Dağda savaşan adamın o davaya inandığını anlamak yerine kandırıyorlar kullanıyorlar dediniz.
Ama size türbanı inandıkları için değil anaları zorladığı için takıyorlar deyince çıldırdınız.
Müslüman olarak hakkaniyetinizden şüphe duyar hale getirdiniz insalanrı.
Tayyip dediğin, kendilerinin ezildiğini düşünenlerin öfkelerinin maddeye dönmüş halinden başka bir şey değil.
Kavga etmesi mest ediyor sizi, inatlaşması keyifden kudurtuyor...İntikamınızı alıyor değil mi?

Biz vardık orda halk vardı genci yaşlısı Atatürk sevdalısı, Kürdü, Antikapitalist Müslümanı, Alevisi, Ülkücüsü, Fenerlisi, Ultraaslanı ve semti müdafanın bekçileri Çarşı vardı.
Biz vardık ve gayette sinirliydik. Adidas'ın kırılan canıma Starbucks'ın parçalanan sandalyesine üzülecek psikolojide de değildik.
Ben Türban'la üniversiteye girmek istediğinizde girilmeli diyen adam olarak ordaydım mesela.
Kürt halkına uygulanan psikolojik baskı zulüm sindirme politikası son bulsun diyen biri olarak.
Ermeni kardeşlerimizle yaşamaktan onur duyan biri olarak.
Alevisini, Hristiyanını, Süryanisini seven ve aksinin mantığını anlayamayan biri olarak...
O kalın kafalarınıza girmiyor belli ki, her türlü mücadele her türlü hak arama kavgası sizce marjinal grupların çıkardığı kuru gürültü.
Olay iki ağaç falan değil...
Çevrelerini korumak isteyen üç beş gence biber gazları ile şafak baskını yapan polise direnen çocukların gördüğü zulüm...
Saldırgan kaba ve bizi küçük gören başbakanı içselleştiremeyimişiz...
Bir çıkış noktası bu,dolmuşluk, yeter artık demek...
Sen benim kardeşime saldırıp çadırını yakıcan ben senin kafana kaldırım taşı atmayacağım.
Sen sırf benim vergimle devletin sana verdiği üniforma sebebi ile tribe girip külhanbeylik taslaycaksın ben sana küfretmeyeceğim. Yok ya.
Dünyanın en doğrucu ve kurallara uygun yaşayan insanları sizlersiniz zaten.
Yaşamanın kendi iç dinamiklerini ve insan olmanın duygusal realitesini falan gözardı edip bir vurana bir daha lütfen demeliyiz zaten...

Bir tek dün mü polis terörü vardı sanki Polisin terörünü farketmeniz için ne olması lazım daha.Anlamıyorum.

Üç tane uyuşturucu içen çocuğu döven ama uyuşturucu satıcısına dokunamayan polisin senin.
Hrant Dink'in katili ile fotoğraf çektiren polisin.
Milliyetçilik zehiri ile gözleri dönmüş ne için mücadele ettiğini bilmeyen polisin.
Hadi biz oraya AVM istemiyoruz ve polis teröründen bıktık diye gittik.
Sen neyi savunuyosun polis, Hayır orası AVM olacak ve biz teröre devam mı edecez diyosun.
Öğrencileri püskürtürken sanırsın Kurtuluş Savaşı'nda vatanını koruyan polissin sen.
Kafasına göre yolda yürüyen adamı çevirip artis artis hareketler yapan polissin.
Her sıkıştığımızda polis diyormuşuz.
Diyeceğim tabi .Parasını alıyor beni kormak zorunda. Hasta olunca doktor diyecem, yangın çıkınca itfiayeci...
Polis bir itfayeciden fazlası değildir.
Robocop gibi gezip jopla eksik kalan erkeklik duygularını bastırmaya çalışmasınlar boşuna.
Sen seni sevmeyen kıza tecavüz edip beni sevmek zorundasın diyen adam kadar zorbasın artık gözümde.


Recep Beye gelince.
Özallar ile Menderesler ile kıyaslanıyor Tayyip bu günlerde ama kusura bakmasın.
Şu ülke tarihinde onun kadar inatçı, kinci, egosu yüksek ve sınırlı kapasitesine rağmen herşeyin en iyisini bildiğini sanacak kadar zafer sarhoşu bir yönetici görmedik.
Ama en kötüsü Tayyip kadar kabasını... Bu gözler senin gibisini hiç görmedi.
Yanındaki yalaka ve basiretsiz milletvekilleri ile borusunu öttürüp duruyor yıllardır.
50% oy alıyor diye 50%'nin başkanlığını yapacaksa, herkesi kendi oy verdiği partileri yönetsin.
Beni %10'luk BDP yönetsin seni 27%lik CHP yönetsin...
Demokrasi bumudur? Sen herkesin haklarına saygılı herkesi içselleştiren bir politika izlemediğin sürece bu insanlar senin için sokağa dökülecek.
Şuda bir gerçek bir seçim olsa oyun çok düşmeyecek. AKP ye oy veren kesimin sosyolojik yapısı ele alındığında sosyal medya kullanma ihtimallerinin düşüklüğü sebebi ile
olayları senin ağzından dinliyorlardır kaç gündür.Onlar için biz içki içip polise taş atan bir kaç çapulcuyuz. Kalan kısmı da zenginleşmekten, tüm ülke meselesinin İslam eksenli cami ve alkol üzerinden yapılan siyaset olmasından mutlu zaten. Arada bir one minute elalem mest...

Tayyip baba tam da o mangalda kül bırakmayan gazeteci Fatih Altaylı sana evet efendim tabi kıymetlim derken aklıma ne geldi aklıma biliyor musun?

Artık işin zor.
O müthiş planınızın sonucunda ortaya çıkan apolitik beyaz türkler,tv ile uyuttuğunuz gençler, biz, 80 sonrası kuşak dün senin polisinle çatışmıyordu, savaşıyordu.
Sen ve yardakçıların yırtılsın alkolik çapulcular şanlı türk polisine taş atan iblisler yok efendim esnafa zarar veren ayyaşlar diye... Tayyip görmüyor musun umrumuzda değil. Sen bu ülkeyi kimsenin yapamadığı bir şekilde ikiye böldün artık. Umrumuzda değilsin. Elimizde alkol dolmabahçe de turlarız biz sen her yeri yaksanda.
Nasıl ki her türlü eylemi kaba kuvvetle çözmeye alıştın sen, bu halk da artık sokağa çıkabileceğini hissetti.

Ama olay bambaşka bu sefer. Olay senin 50% inin azalması değil. Olay geri kalan 50% nin uyanması.
O sebeple artık seçim sarhoşu olamayacaksın.
%50 de alsan sana oy verenler sokağa çıkmadan evinden destekleyecek seni.
Sen ülkeyi polislerinin arkasında 10 tane iş adamının arasında yöneteceksin.
Sıkıştın mı cami yapacaksın, olmadı mı alkolü yasaklayacaksın.
Taksim de biz olacağız ama. Gezi parkında içki içip sevgililerimizi öpücez. Hem de dudaktan Tayyip. Dudaktan. Şarkı söyleyecez, canımız isterse marş söyleyecez. Fenerlisi beşiktaşlısı beraber maç izleyecez. Ülkücüsü Atatürkçüsü aynı masada tavla atacaz. Ama senin gibi ne amaca hizmet ettiği belli olmayan, kötü insanlara ülke bırakmaycaz.


Tayyip baba anlayacağın bundan sonra sokaklar bizim. Sen de kurşun geçirmez camından yüz elli polisin arasından denizi görebilirsin ama.
Acaba son üç gündür hangimiz daha özgürdük?
Düşündün mü hiç?
Düşündün mü sokaklar kimin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder