16 Ekim 2011 Pazar

yağmur

Ne zaman yağmur yağsa yollara düşme isteği uyanıyor içimde. Kendini hiç bir zaman bir yere yahut birisine ait hissetmeyenler anlar belki beni. Hiç bir yer gerçekten evin değilse gitmek aslında bırakmak sayılmaz; yanlış mı düşünüyorum?
Ne zaman yağmur yağsa yollara düşmek geçiyor içimden. Sigara içmek istiyorum. Şiir okumak istiyorum. Elim genel de hava yağmurluysa Nazım’a gider ya da Ahmed Arif’e. Sanki mahpusa düşmüşümdür, karanfil kokuyordur cigaram,havanın kapanıklığı yağmurun sesi zihnimi deşeliyordur ve beni bilmem kaç günsonra beni ilk defa güneşe çıkarmışlardır.
Ne zaman yağmur yağsa, sanki anahtarı hep içerde unutmuşum gibi hissederim. Sanki bu gün işlenen günahlar kaydedilmez gibi düşünürüm. Sanki bu gün Allah’ın işi başından aşkın gibi gelir bana. Kendi dertleri yüzünden açamaz bile gözünü; karanlık ondandır. Ağlar hafif hafif yağmur odur. Bu kadar acı çekerken biz ile ilgilenecek bir zamanı ya da gücü olmadığına iddiaya girerim isteyenle.
Ne zaman yağmur yağsa gitmek isterim. Düşününce dünyadaki rakiplerimin nereden baksan yüzde sekseninin benden ya yakışıklı ya zengin ya ünlü ya daha görgülü olduğunu anlarım. Böyle anlarda gitmek daha da kolaylaşır. Hayatta alınan her doğru karar bir anlıktır. Bu bir ergenlik zayıflığı değil, yanlış anladınız. Gidememek en çok geride bıraktıklarını düşünmek ile alakalıdır.Ama bilirsen ki geri de bırakacağın kimse senin yasını tutmaz çünkü her şeyin daha iyisinin hemen bulunabildiği bir dünyada yaşıyoruz, elini kolunu sallayarak gidersin. İnan bana.
Ne zaman yağmur yağsa elektriklerin gitmesinden korkarım. Mersinde toprağa damla düştümü elektrik kesilirdi çünkü. Bir de Mersin’de yağmur böyle açık havalarda güzel güzel, ipek gibi pek yağmazdı. Yağardı ama genelde yağdığı zaman zifiri karanlık olurdu hava. Bulutlar cimciklenmiş et gibi mosmor olurlardı. Şimşekler florasan lambalar gibi göğü yırtar, flaş gibi patlardı dağların kucağında. Ben nasıl korkardım küçükken yağmurdan. Nuhun gemisi yoktu bizim mahallede soyum tükenecek sanardım.
Ne zaman yağmur yağsa mandalina soymak gelir içimden. Dedim ya Mersin’de hemen elektrik giderdi. Allah’tan bit pazarından alınan 20 saat giden şahane ışıldaklar vardı. Bit pazarından alınmasının sebebi gerçekten en kaliteli elektronik eşyalar orada bulunurdu. Biz Mersinliler olarak Media Markt mış Koçtaş mış çok sonra öğrendik.  Her neyse elektrik gidip ışıldak yandı mı annem hemen zaten mutfakta ki masanın üzerinde plastik bir kasenin için de durmakta olan mandalina ve portakalları getirir soyardı. Ben portakalları soymadan halka halka keser kabuğunu sıyırarak yerdim. Dudaklarımın kenarları nasıl sızlardı. Lanet bir acıydı. Annem elini yıka derdi. Bilmezdi ben elimi hep yağmur damlaları ile yıkamaya çalışırdım. Elimi biraz sabunlayıp odamın penceresinden yağmurun altına tutardım. Ben lise sona kadar her yağmur yağdığında elimi yağmurla yıkadım.
Ne zaman yağmur yağsa bir gün önce camları silen anne gibi küfürler yağdırırım kadere. Arabasını yeni yıkamış birbaba gibi dertlenip kanepenin köşesine sığışmak isterim.Bazı insanlar kendilerini güvende hissetmedikleri anda küçülmek isterler. Büzüşüp ufacık olup bir yere tıkışmış olma hissi güven verir. Kafalarını dizlerinin arasına gömüp cenin gibi durmak dışarıdaki kötü şeylerden korunmasını sağlar gibi hissederler. Ne zaman yağmur yağsa nokta kadar küçülüp bir cümlenin sonunda durup benden önceki tüm kelimeleri sırtlamak istiyorum bende. Benim imlam tümden bozuk.
Ne zaman yağmur yağsa, aklıma katalitik sobalar gelir. Dibine geçip otururdum sobanın ama sadece hangi yönüm ona dönükse o tarafımı ısıtırdı. Hatta ısıtmak ne ki yakardı.Diğer tarafımı dönerdim sonra. O tarafımda ısınırdı. Isınmak için sobanın önünde dans ederdim adeta.
Ne zaman yağmur yağsa gitmek istiyorum. Çoğu zaman yağmasa da gitmek istiyorum. Başarısız; bir bok olamamış bir adam gibi hissediyorum yağmur yağınca kendimi. Yağmur yağmayıncada hissediyorum bazen. Öyle hissetsem bile etrafımdaki beni sevenlerin söyledikleri iyi şeylere inanıyorum. Fakat bazen yağmurun yağmadığı güneşli günlerde bile duyuyorum çirkin yetersiz bok gibi küfürbaz kompeksli br adam olduğumu sevdiklerimden. Açık açık demeselerde öyle bakıp, öyle gülüp öyle öksürüyorlar. Ya da ben çok alınganım. Belki de senin kişisel komplekslerin ve zayıflıklarındır onlar, sanki herkes sana bakıyormuş gibi hissedersin ya bir yerinde yara varsa onun gibidir belki; dediğinizi biliyorum. Farketmez diyelim ki öyle dediğiniz gibiolsun. İşte o sevdiklerimden kötü şeyler duyduğum güneşli günleri takip eden ilk yağmurlu günde de gitmek istiyorum ben. Güneşli günde gitmek istemiyorumçünkü yokluğumu hemen farkederler ama sanki yağmur yağarken gitsem güneş açana kadar yokluğumu farkına varamazlar gibi geliyor.  
Artık büyüdüm. Ellerimi yağmurda yıkamıyorum. Ama içtiğim sigaranın dibiniyağmurun altına tutup biryağmur damlasının gelip koruna düşüp onu söndürmesini bekliyorum.
Ne zaman yağmur yağsa erkenden uyanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder