8 Mart 2011 Salı

Tam 154 yıl önce, 8 Mart 1857 yılında New York da on binlerce fabrika işçisi daha iyi koşullar için grev kararı aldı. Polisin sert ve dozajı kaçan tepkisi ile 129 kişi- ki bunların çoğunun kadın olduğu biliniyor- hayatlarını kaybettiler. Daha sonraları Alman asıllı, kadın devrimciler arasında en bilinenlerinden olan Clara Zetkin’in önerisi ile her yıl 8 mart günü dünya kadınlar günü olarak kutlanılmaya başlandı. İlk başlarda tarihi tam olarak 8 mart olarak kutlanmasa da 1921’den sonra 8 Mart olarak belirlenmiştir. Ve bu gün; 154 yıl önce ölen kadınların anısına adanmıştır.
Bu gün gelinen nokta da herkes bu günün anlamının unutulduğunu ve bir sektör haline getirildiğini savunuyor. Çoğu insan, geneli devrimci hassasiyeti taşıyan halk kesimleri bu günün anlamından uzaklaştığını büyük bir endişe ile karşılıyorlar. Kesinlikle katılıyorum. Bu gün dünya kadınları için onurlu gururlu bir gündür. Hatırlanması ve hassasiyet gösterilmesi gereken bir gündür. Sözüm ona tam zafer işaretli Molotof kokteylli kutlamaları hak etmektedir. Eyvallah.
Ama bir de şöyle bir şey var ki ilk insandan beri süregelen erkek egemen toplum yapısı itibarı ile kadının kadın olmasından kaynaklı sahip olması gereken ayrıcalıkları yok saydık. Fazlasını hak etmelerine karşın biz onlara azı ile yetinmeleri konusunda baskı yaptık. Kadını sosyal hayatta sıfır etkiye indirmek için neler yapmadık ki. Annelere sevgililere gereken özeni gereken ilgiyi gösteremedik. Güçlü kadının tüm dengeleri bozacağını biliyorduk çünkü içten içe. Güçlü ve özgür bir kadın erkek denen figürü yerle bir edebilirdi. Bertaraf olmamak için bertaraf etmeliydik. Pasif korkak kadın ırkı erkek ırkının en büyük projesidir. Yıllardır hayata geçirmek için her şeyi yaptığımız bir proje hem de.


Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız

Burada insan olmasından kaynaklı acı çeken bir erkek görüyoruz. Aslında kadın olmanın başlı başına nasıl da önemli bir şey olduğundan bahsediyor Nazım.
Ellerinden neler alındığını gösteriyor kadınların. Bizim neler aldığımızı. Erkeklerin.
Ve bundan dolayı ben diyorum ki anlamını tabi ki hatırlamak önemli ama bu günü tüm kadınları şımartma günü olarak kutlayalım ne var ki. Şımarsınlar hak etmiyorlar mı. Dayak yiyen hor görülen kadın bu gün ölen devrimci kadınlarının acısını paylaşmaktan çok 364 gün süren yalnızlığını vitrinlerle bölüşsün. Tek taş pırlantalar alsın akıllarını. Ne var sanki. Bugün amaçsız ve bomboş mutlu olsunlar sadece. Siktir edip 150 yıl önce ölenleri bu gün için kendileri yaşasınlar. Bu gün Dünya Emekçi Kadınlar gününden ziyade Dünya Kadınları Şımartma Günü olsun.
İnanın fazlasıyla hak ediyorlar.
O muazzam kalçaları şahane dudakları ve yürek hoplatan memeleri ile.
Her şeyi hak ediyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder